bugün

unutursun mihribanım

her dizesinde insanı 489 gün ağlatabilecek güçte bir büyü olan aşmış vurmuş dağıtmış kırmış türkü.

vura vura anlatır resmen, gideni, neler kaybettiğini, nereden nereye düştüğünü gösterir insana.
nasihat verir aklı sıra, unutursun der. der ama kendi unutamadığından mı bu kadar dertli yazmıştır?

ahhh ahh! hele der ki, oğlun kızın olsun hele, unutursun! yani hayali kurulan bebeler yalan olmuş bir halde...
kendini çoluk çocuğa verince unutursun der.
der ama düşündükçe çıldırtır aslında kendini de dinleyeni de...

hayat böyle der, unutursun der.
yaşamak yok artık, geçtim beni, gün gelince kendini bile unutursun der.
unutursun hayalleri, maziyi... ya da sana öyle gelir(nah unutursunder özetle)

yıllar gelir geçer de, hatıralarında ağarır saçların gibi der.
gönül gayrı isteyecek derman bulamaz dünyadan göçene kadar der.

meyve gibi düştük der sonra. zamanı gelince düşüyor der.
ama diyemez ki biz meve değildik, hani beraber düşecektik diye!
sebeplerden bir duvarın dibinde kalırsın der. ama içinden diyemez, kendisi de inanmaz ya..

gün geçer azalır sevgi diye kandırır, sadece der işte demek için.
gün gelir unutursun diye hem kendini kandırır hem de onu kandırır.

ve mahveder, sevdiceğin bebekliğini anımsatır.
süt emermiş gündüz gece, unutmuş ya büyüyünce.
dağıtır bırakır, sadece demez yani, dağıtır bırakır.

ve ne vakit çınlasa bu türkünün melodisi, gözyaşları başlar mesaiye, yorulmaz gözler, ve pınarları.
sigaralar, kafadakiler, gözler, ufuklar, geçilen yollar, hayaller, olması beklenenler, boşvermişlikler...

sıradakinin ne olduğu zerre önemli değildir şayet bu türkünün sözleri nüfuz etmişse bünyeye tamamen.
ne olduğun nerede olduğun değil, kimsiz nerelerde olamadığın önemli olur.

bu işte tıpkı öylece işte...