evlilik, çocuk sevgisi ve diğer pek çok olayda ipleri elinde bulunduran "sistem".
ben ki çocuklardan, bebeklerden hiç haz etmezdim; şimdilerde komşunun bebeğini görebilmek için sesini duyduğum an kapıya koşar oldum. bir kaç saniye görebilmek için. ağladığında daha iyi duyabilmek için sesini, yaptığım işi bırakır hale geldim. o ses öyle mutlu ediyor ki beni... öyle yumuşuyorum ki... çocuklar yine hoşuma gitmiyor ama bebeklere karşı inanamadığım ve anlam veremediğim bir sevgi oluştu içimde. nasıl bu kadar sevimli ve doyumsuz güzellikte olabiliyorlar bilmiyorum. mantıklı düşündüğünde, şuan ki şartlara bir insan daha dahil etmek akıl işi değil ama zamanı gelince vücudun bağırıyor resmen "bebek" diye. bu etki altına girdikten sonra mantığın asla galip gelmiyor, gelemiyor. o minik ellerin güzelliğine yenik düşüyorsun. bu çoğalma olayı kadının normal duygularına bırakılsaydı zaten nüfus artışı pek yavaş olurdu. ama allah kadına öyle bir his vermiş ki, zamanı gelince aktifleşen, aktif hale gelince hiçbir şeyi düşünmez hale geliyorsun. doğurman gerekiyormuş gibi. ama bunu istiyorsun, mecburiyetten değil. yaradılışın bir özelliği. mucizevi. detaya girdiğinde ürkütücü ama o minik canlının elleri, parmakları, ağlayışı, kıyafetleri, çıkardığı anlamsız sesler zihnine hücum ettiğinde başka hiçbir şey düşünemiyorsun. nasıl bu kadar güzeller anlamıyorum...
sonuç olarak, ben çocuk istemiyorum diyenler, sizin de saatiniz çalacak elbet birgün.
evli olanlar, doğurun lütfen ben bakacağım çocuğunuza, yeter ki doğurun. *