bugün

munzur vadisi

biz ovacık gözeleri, anafatma ve
halvorinin yok olmasını nasıl kabulleniriz
kutsal yerlerimizin sualtında
kalmasını istemiyoruz
munzur baba, duzgun baba ve anafatma
bizim peygamberlerimizdir. her zaman
bizi korurlar.
peygamberlerimiz sualtında kalırsa
inancımız yok olur... ( dersimli bir kadın)

dunya atlasında yuzlerce su akıttım.. hepsi bir yere ulaşıyordu, bir amaçları vardı. ama sonucta suydu işte.. akıp giden ve sizin akışına ruh haliniz içinde eşlik ettiğiniz sulardan.
aynı suyun akışında huzunlerde yansıyabiliyordu, sevinç huzumeleri de. belleğime sığınıp orada birer plonje kare olarak yer ettiler. tek hatıraları o karelerdir bende. ne ben onlara ulaşmaya çalıştım nede onlar bana akıttılar sularını. su işte, ne kadar hissetmeye çalışsamda su!

oysa anladımki sular nehirlere, denizlere dokulmezlermiş.. bukulerek, gerinerek, dolu dolu taşarak içinize dolarlarmış. yazgınız çokça o suların akışına teslimmiş. o suların teslim alıp biçimlendirdiği taşlar gibiymişsiniz.. tabiatın eşsiz hazlar yaratan eserlerindenmişsiniz.
ve birde boyle ''çokça zaman içi, çokça zaman dışı'' kum saati ömürler varmış. kendi yarlarına dolup, yine kendi yarlarına boşalan ömürler. ilerleyen zamana karşı kendini geriye tarayan ömürler... kısaca su gibi bakan ömürler ...

suyun gogsunde ''soluk'' bağdaşları ile munzurun suyunda yıkanıp, ruzgarında taflanan ömurler anlar munzuru... sonsuzluğun fısıltısını yada acılardan sıyrılma gokyuzunu onun akışında dokunan ömürler...

munzur butun çağrışımları kucaklayacak , butun iklimleri doğurabilecek bir bilinmezliktir. nereye koyacağınızı bilemediğiniz ağır boşluk, bakanın içine akan bir su.. onunla bentleşen bir yolculuk.. çokça kendine bakanın, yuzleşmesi mevsimlerle..
sadece su değil işte munzur... ne istersen o! baştan başa duşlere kesilmiş, herşeyin olabilirim diyen bir çağrıcı. bir düşü suya sığdıran yol... huznunu de, sevincinide bakanın içine akıtan akışkanlık..

oykusu her ağızda farklılaşan, herkesin kendine göre bir munzur doldurduğu insan içi munzur.. herkesin munzuru kendi dunyası. her ömür bir munzur akıtıyor içerisinde. her insan acısını, sevincini, huznunu, gozyaşı sarnıcını, ahrimanlığını, muhur mumunu, adak örtusunu, dus kubbesini, konak kumbetini, peygamberlerini, adaklarını munzurda taşıyor. o kırkikimilyon yıldan beri insanda boşalıyor.

şimdi suyuna akan ömürlere inat, kendi suyunda boğmaya çalışıyorlar munzuru. insanla akan ne varsa delirmiş bir çağın altında barajlara gömüyorlar. tumden delirmiş bir yuzyılda, çılgınca boğuluyor munzur.. derini yok, ses gelmeyen bir kuyu gibi boşlukla dinamitliyorlar içini. kaçıp sığınabileceği yeni atlastan yoksun olarak kaderini sunuyor cellatlarına.. zaman onun için ölmektir..

toptan inceliğe boğulmuş bir yuzyılda içimizi oyarak alıyorlar akan suyumuzu...
tum susan sulara, boğuk hırıltılara inat solgun gri bir koridor oluyor aramızda...

munzur işte su değil ki ne diyeyim..
onsuz çok daha üşeyeceğiz... !
güncel Önemli Başlıklar