öpeyim de geçsin çocuk, içindeki kanayan yaraların uçları; ağıtların ilmek ilmek olan uzuvları.
ağlayıp da anlatma çocuk, bilirim üzüntünün hevasını; bir öpücüğün nelere bedel sanıldığını...
en çok da yalnızlığına kondurulsun istersin öpücükleri, benimsemek istemezsin ya terk edilişleri... o yüzden kabullenirsin can katılmış sanılan serzenişleri...
çok debelenme çocuk, merhamet sahibi her biri öper senin korkularının yalnızlıklarını; bir anne olur çıkmaz sokak ardışıkları, bir gün doğdurur kelebek ömürlü sözcüklerin devaları.
dur, kıpırdanma çocuk; öpeyim de geçiversin, zamanın içinde açacak yaraların izleri.
çok sızlanma da, devşiriverelim isyanın sergüzeştlerini.
bir öpücük o yana, bir öpücük bu yana, sana sunulan en samimi hislerin insanlığında, en sıcak sarmallığında...