bugün

rumeli71

insanların kendisine yüklenmeye çalıştığını zanneden ve basit kelime hokkabazlıklarıyla cehaletini saklamaya yeltenen yazar.

madem o asıl noktayı ıskalamıyor, biz de ıskalamayalım:

şimdi burada vakfiye şartlarını islam hukukuna göre uzun uzadıya anlatacak değilim, yukarıda zaten gayrı sahih vakfın niteliklerini belirttim. fakat bir de şerh düştük: ''amme menfaatine ve zarurete binaen'' el koyulabileceği... yani fatih'in vakfiyesi gayrı sahih olsa dahi, fetva almadan bu vakfiye bozulamaz. bu fetvanın gerekçesi olarak da, örneğin savaş zamanı fazladan asker toplamak için tımar arazisi temin etmek falan sunulabilir. yani bir zaruret olmalıdır, durup dururken gayrı sahih olsa da vakfa ilişilmez.

ki, fatih'in vakfiyesi gayrı sahih değil, sahihtir. istanbul'un düşmesi ile ayasofya'nın devlet mülkiyetine girmesi arasında bir bağ yoktur, ganimetin nasıl dağıtılacağı islam hukukunda zaten bellidir. bu esaslara göre arazi mirî değil, hususî olarak fatih tarafından vakfedildiği için, arazi sahihtir. fatih'in tapulu malıdır orası.

biz, kazanana muteber, kaybedene alçak demeyiz. fatih'in oğlu diye kişi babasına çekmez. babası çok kâmil olan kimselerin oğullarının babasıyla hiç alakası olmayan sefih kimseler oldukları, tarihte çokça tecrübe edilen bir şeydir. buradan size ekmek çıkmaz. cem sultan'ın nasıl bir kişilik olduğu zaten bellidir.

yavuz meselesi basit bir mesele değildir. din hakkı, ana baba hakkından önce gelir. yavuz'un mücadelesi, babasına veya devletine karşı değil; safevîlere karşıdır. babasına karşı aldığı muhalif tutum bu yüzdendir. zira babasına böyle bir ahvalde dahi saygıda kusur etmemiş, azamî sevgi ve alakayı göstermiştir. kendisinin tahtı almak için harekete geçişi, zaten şehzade ahmed'in de harekete geçtiği zamana rastlar. ortada çekileceği kesin bir padişah ve boş bir taht vardır. bu kardeşler de tahtı almak için mücadele etmişlerdir. yavuz bağî ise, ahmed de bağîdir.