bugün

fener rum patrikhanesi kin kapısı

fener rum patrikhanesi'nin "sadrazam ali paşa" sokağına bakan ve 193 yıldır kilitli bulunan kapısıdır.

kapının 193 yıldır kilitli ve açılmamış olmasının sırrı ise fener rum patrikhanesi'nin bir ihanet vesikasıdır adeta.

1820 yılında osmanlı toprağında çıkan mora isyanı ve neticesinde yunanistan'ın osmanlı'dan bağımsızlığını kazanması ile tırmanan olaylar ve gerilim neticesinde 400.000'den ziyade müslüman ve türk'ün kanı dökülmüş, osmanlı büyük bir zarara uğramıştı.

işte tüm bu olaylar karşısında sultan 2. mahmut birtakım sert tedbirler alır.

2. Mahmut bu vahşete karşılık olarak ülkede bulunan tüm Rumların katledilmesini ister. Ancak sadrazamlar ve Şeyhülislam padişahı bu kararından vazgeçtirir.
Şeyhülislam, "islam'da böyle bir şeyin yeri olmadığını" bildirir. Sadrazamlar da "sadece suçluların cezasını çekmesinin gerektiğini" padişaha bildirirler.

işte bu suçlulardan biri de istanbul Fener Rum Patriği Grigorius'tur.
Fener Rum Patriği Grigorius Huzura getirildiğinde Rum gizli örgütleriyle olan mektuplaşmalarını inkar eder. Bu mektuplaşmaların kilisedeki papazlara ait olduğunu söyler, lakin patrik'in rus çarı'na yazdığı mektubun bir nüshası bulunur,

patriğin rus çarı Alexandr'a yazdığı ihanet mektubunda şu ifadeler geçmektedir;

--alıntı--
'Türkler’i maddeten ezmek ve yıkmak mümkün değildir. Çünkü Türkler çok sabırlı ve dayanıklı insanlardır. Gayet mağrurdurlar ve izzet-i nefis sahibidirler. Bu hasletleri de dinlerine olan bağlılıklarından ve kadere rıza göstermelerinden, geleneklerinin kuvvetinden; padişahlarına, kumandanlarına ve diğer büyüklerine olan itaat duygularından gelmektedir.

Türkler zekidirler ve kendilerini iyi yolda sevk ve idare edecek liderlere sahip oldukları müddetçe de çalışkandırlar. Gayet kanaatkârdırlar. Onların bütün meziyetleri hatta kahramanlık ve yiğitlik duyguları da geleneklerine olan bağlılıklarından, ahlâklarının güzel ve saf olmasından , bilhassa dinî ve manevî hayatlarını düzenleyen ve derleyen şahsiyetlere olan bağlılık ve saygılarından gelmektedir.

Türkler’i evvela bu dinî ve manevî şahsiyetlerinden mahrum bırakmak, kriz ve sıkıntı anlarında doğru yolu gösterecek kişi ve odaklardan mahrum bırakmak gerekir. Bunun da kestirme yolu dinî ve manevî hayatı temsil eden teşkilat ve şahsiyetleri, milletleri üzerinde etkili olmaktan çıkarmaktır. Halkı da millî ve manevî geleneklerine uymayan dış telkin ve fikirlerle tahrip etmektir.
Türkler dış yardımı reddederler, haysiyet duyguları buna engeldir. Bundan dolayı, geçici bir zaman için dahi olsa , Türkleri dış yardıma alıştırmalıdır.
Maneviyatları sarsıldığı gün kendilerinden şeklen çok kuvvetli, kalabalık ve güçlü görünen hakim kuvvetler önünde zafere götüren asıl güçleri sarsılacak ve maddî araçların üstünlüğü ile yıkmak mümkün olacaktır...
--alıntı--

işte bu ihanet Mektubu’nun ve Mora isyanı’na ilişkin belgelerin bulunması üzerine yapılan duruşma sonucunda, suçlu bulunarak patrikhanenin orta kapısı önünde asılarak idam edilen Patrik Gregorius’tan sonra gizlice toplanan patrikhane yönetimi, "aynı yerde bir Türk devlet veya din adamı asılana kadar", kapının kapalı tutulmasına karar verir.

işte o gün bu gündür kilitli bulunan ve bir türk devlet yahut din adamının aynı mevkide idamını bekleyen patrikhane'nin bu kapısına verilen ad; "kin kapısı"dır.

ulu önder atatürk'te patrikhane'nin her an ihanet içinde olacağını çok iyi bilmekte ve bu kinin hiçbir zaman kardeşliğe dönüşmeyeceğinin farkındadır.
atatürk'ün fener rum patrikhanesi ile ilgili beyanatı şu şekildedir;

--alıntı--
Bir fesat ve hıyanet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları eken, uyuşmazlık çıkaran, Hıristiyan hemşerilerimizin huzur ve refahı için uğursuzluğa ve felakete sebep olan, Rum Patrikhanesi’ni artık topraklarımızın üzerinde bırakamayız. Bu tehlikeli teşkilatı memleketimizde muhafazaya bizi mecbur etmek için ne gibi vesile ve sebepler gösterilebilir?
Türkiye'nin Rum Patrikhanesi için arazi üzerinde bir sığınılacak yer göstermeye ne mecburiyeti var? Bu fesat ocağının hakiki yeri Yunanistan değil midir?
--alıntı--

işte ulu önder bu yüzden "türk ortodoks kilisesi"nin kurulmasını önermiş ve desteklemiştir.
(bkz: türk ortodoks kilisesi/#20573011)
(bkz: pavlos karahisarithis/#20573071)