Yukarıdaki köşe yazısını yazmış bugün gazetesi yazarı.
BirGün gazetesinin 1 nisan 2014 manşetini ve birgün gazetesi üzerinden sol-sosyalist yapıları eleştirme niyeti güderek aslında bir nevi kendi zihniyetini de günyüzüne çıkarmıştır. akp diktatörlüğünün iktidara geldiğinden bu yana sol üzerinden oynadığı kara politikaları, sosyalist solu liberalizm pençesine sürükleme projelerini daha önce bir çok sol yazar yazdı, çizdi. bu politikanın bir sonucu olarak 12 eylül referandumunda "yetmez ama evet" tayfası açıktan açığa akp'nin önündeki engelleri kaldırmasına, diktatörlük vasfına erişmesine yardımcı oldular. türkiye gündemi yolsuzlukları, hileli seçimleri ve daha bir çok demokrasi ülkesinden olmaması gerek uygulamayı tartışırken, gülay göktürk ise bir "eski solcu" olarak liberalizmin tutarsızlığı içinde birgün gazetesi hakkında yersiz bir eleştiri yazmanın daha gerekli olacağını düşünmüş. gelin yazının dikkat çeken noktalarını birlikte inceleyip, gülay göktürk'ün aslında ne anlatmak istediğini ve amacını daha iyi irdeleyelim.
Akp diktatörlüğü algı yönetimi konusunda oldukça uzman. akp kitlelerin algısını medya üzerinden allak bullak ederek, çarpıtarak ve manipülasyona maruz bırakarak kendisine büyük bir kazanç sağlıyor. bu kazanç her ne kadar seçimle birlikte tescillense de kazancı haksız bir kazanç olduğu aşikar. bakın yolsuzlukluk iddialarını daha ilk dakikasında "montaj, yalan" diye niteleyip, devamında ise internete ulaşımı engelleyip, "paralel yapı" tartışmasını ortaya çıkararak kendisini tartışmanın göbeğinden atmıştır. bu da 11 yıldır yağma, talan ve baskıcı düzende ne kadar "usta"laştıklarını göstermektedir. ancak gelin görün ki gülay göktürk gibi liberaller bunu görmek yerine haklı taleplerini, halkçı bir yöntemden var etmek isteyenlere hep çemkirmiştir. sol kisvesi adı altında sürekli olarak akp yalakalığı yapmış günümüz diktatörlüğünün yaratılmasında büyük çaba sarf etmişlerdir.
"Gördüğünüz gibi, buldukları çare de hiç orijinal değil: Gezi'yi canlandırarak iktidarı sokakta yıkmak... Yani, daha iki gün önce nüfusun yüzde 90'ının sandığa gidip, sandığa gidenlerin yüzde 45'inin iktidara güvenoyunu yenilediği bir ülkede 5-10 bin kişiyi (100 bin olsa ne olur ki) Taksim'e toplayıp iktidar yıkmak!"
seçimlerin ve sandığın hiçbir anlamı kalmamıştır artık. adil bir seçim sistemi ve adil bir seçim yarışının olmadığı seçimlerin çıkaracağı sonuç her halükarda halk için en kötüsü olacaktır. bu seçim sistemine bel bağlayıp, seçimi manüpile ederek iktidara gelmiş bir iktidarı pohpohlamak hangi zihnin tezahürüdür biri bana açıklayabilir mi? gezi'yi 5-10 bin kişi(belki de 100 bin) kişi değil halkın büyük bir çoğunluğu yaratmış, haklı isyanlarını sokağa taşımıştır. gezi'nin 10., 11. günlerinde insanlar devrimden bahsederken, güzel günlerin geleceğini umut ederken acaba gülay göktürk gibi liberaller "aman iktidar sokakta değil, sandıkta devrilsin öyle daha demokratik olur mu" diyorlardı. sokaktan bu kadar korkan bu liberaller neden köhnemiş seçim sistemine yönelik bir tek eleştiri getirmezler. bilmiyorlar mı ki bozuk düzende sağlam çarkın olmayacağını ve çarkların düzeni bozarak ayakta kalacaklarını. sanki her şey güllük gülistanlık, seçimler oldukça adil bir zemin üzerinde yapılıyor ve birgün gazetesi ona rağmen sokağı işaret ediyor. işte o zaman gülay göktürk haklı olabilirdi. ancak nasıl kürtler dağı tercih edip bugün bazı kazanımlar elde etmişse, türkiye halkları da sokağı tercih edip demokrasi kazanımları elde etmenin yolunu aramalıdır. kapitalist düzen içinde seçimle ve meclis oylamalarıyla kapitalizmin kiri çıkmaz aksine derinleştiği gibi bakterilerini çevresine bulaştırır.
"Malum, "Tek Yol Devrim" sloganının günümüzdeki versiyonu "Tek Yol Gezi" oldu artık ve zamane solcuları, en az 68'lerde o sloganı atan anne babaları kadar aymaz, onlar kadar gerçeklerden kopuk oldukları için aynı çıkmaz "yol"dan medet umabiliyorlar."
68 kuşağı sosyalistlerin düzene yönelik bütün analizleri o dönemin şartlarına uygun ve yanlışlanamaz çözümlemelerdi. bugün hala mahir çayan'ın o zamanın türkiyesi için kullandığı "sömürge tipi faşizm" modeli türkiye için uygulanabilirken gülay göktürk bu "aymaz" solcuları fikri düzeyde aşacak hangi argümanı yaratmıştır sormak gerekir. birde noktalı virgün içinde "yol" yazarak devrimci yol'a gönderme yaptığını yapan bu aşırı dahi kadın liberalimiz dev-yol zamanının tayyip'i kenan evren'e de acaba iktidarını pekiştirmesi yolunda yardımda bulunmuş mudur?
"Marjinal bir gazetenin attığı bir manşeti bu sütuna taşıdığıma bakılıp bu tehdidi ciddiye aldığımın sanılmasını istemem."
düzen dilini oldukça içselleştirmişe benziyor gülay göktürk. "marjinal" lafını kullanmak artık moda oldu değil mi? eğer ortada tehdit filan yoktur ki varsa bu tehdir akp diktatörlüğüne yöneliktir. eğer bunun tehdit olduğunu düşünen varsa o kişi akp'lidir. çünkü sokağa daveti tehdit olarak bir tek akp'liler bir de murat belge gibi gülay göktürk gibi liberaller yapar. ciddiye almamış ki köşe yazısını tamamen birgün'e ayırmış bu liberal hanım.
"iktidarlar elbette hata yaparlar, hatta yoldan çıkabilirler. Böyle zamanlarda kitleler sokaklara çıkarlar elbette ama yönetenleri uyarmak için, mesaj vermek için, taleplerini duyurmak için... iktidar değiştirmek için değil!"
sandığa neden gideriz. ya iktidarın devamını ya da iktidarın değişimine sağlamak ve yönetimde söz sahibi olabilmek için. ancak sandığın artık bu görevlerini yerine getiremediğini ve simgesel bir anlamdan başka birşey olmadığını gördüğümüzde ne yapacağız. iktidarı uyardığımızda iktidarın cevabı 8 genci öldürmek oldu. öldüren katilleri korumak oldu. sanki sokaktan başka yol mu var bu halk için. seçim öncesinde sokak çağrılarına kızan chp'liler nasıl gezi'de evlerine girmedilerse günü geldiklerinde yine sosyalistlerin yoluna gelip evlerine girmeyecekler. tek yol sokak tek yol devrimdir. bunun gülay göktürk gibi aymazlar ve akp yalakaları anlayamaz.