Jacques Derida, elli yılı aşan felsefi kariyerine belki bir o kadar kitap sığdıran, çağdaş Fransız düşüncesinin en önemli ve etkili felsefecilerinden biridir. Derrida'ya bu şöhreti kazandıran Hegel, Husserl ve Heidegger gibi Kıta Avrupası felsefesinin iddialı temsilcilerini radikal bir biçimde yeniden yorumlama çabasına giren ve bunu büyük ölçüde başaran profesyonel bir düşünür, akademik oyunu layıkıyla oynayan bir usta olması değildir yalnızca. O, aynı zamanda düşüncenin her farklı yolunu kesen bir 'eşkıya'; Blanchot, Freud, Marx, Levinas ve daha nice yazar ve düşünürün yazma maceralarını yakın takibe alan, yazarak okumaktan keyif alan bir okurdur. O aslında bir okuma ustasıdır. Nitekim, bunu kendisi şöyle ifade eder: 'Yazarken okuyorum: her terime ayrıntılı biçimde önsöz yazmanın hazzına yavaş yavaş vararak.' Derrida'nın kendi icadı olan yapıçözüm ya da yapıbozum (deconstruction için hangi Türkçe karşılığı tercih ederseniz) felsefi bir kuram veya analitik bir yöntem olmanın ötesinde bir okuma biçimidir. Belki daha doğru bir deyişle, yeni bir okuma önerisi. Felsefi her kavram ve onları yaratanların düşüncelerine farklı bir okuma önerisiyle birer önsöz ya da giriştir, Derrida'nın metinlerinin çoğu. Bu yüzden önsöz Derrida'nın karmaşık yazı oyununu anlamada bir anahtar olagelmiştir...
... Derrida'nın üstlendiği görevin esas ilkesel hedefi, dilin ve yazının kendisinin nasıl olanaklı olduğunu açıkça sorgulamaktan çekinmediği andan başlayarak metafiziktir, başka deyişle bütünlüğün sorgulandığı modern öznelliğin alanıdır. Derrida, göstergebilimin ve fenomenolojinin sınırlarını en temel kavramlarına kadar sorguladığı zaman kendini Batı metafizik tarihinin içinde bulmuştur. Böylece gerçek çalışma alanı ve malzemesi Batı metafizik tarihinin tümü ve onunla iç içe dokunmuş olarak gördüğü tüm Batı kültür tarihi, edebiyat, bilim ve sanatı olmuştur. Eski Yunan'dan günümüze kadar uzanan bir tarih diliminin içinde yer alan yapıların, yazıların birer 'yapıçözüm'ü olan Derrida'nın çalışmalarına bütün olarak, Batı metafiziği ve onun tarihinin kökten bir eleştirisi olarak bakmak gereklidir. Yapıçözüm, Batı metafizik düşünce tarihinin anlam odaklı (logocentric) yapısına yönelttiği eleştirel bakışla Batı'nın inşa ettiği bilgi kuramının temel kavramlarını sorgulamakta ve bu tavrıyla Batı düşünce tarihinde kök salmış alışkanlıkları yıkıma uğratmaktadır. Yapıçözüm, Batı metafizik söyleminin ikili karşıtlıklar sisteminde ifadesini bulan egemen özne tasavvuruna işaret ederek politik bir işlev yüklenmiştir. Derrida, metafizikte varolan ikili karşıtlıkları etkisiz kılma çabasındadır, ama bununla yetinmez. Tersyüz etme ve yer değiştirmeyle işleyen yapıçözüm, birbirine benzeyen karşıtlıklarda her zaman için bir şiddet hiyerarşisinin söz konusu olduğunu ileri sürer. Terimlerden biri daima kendi öncelikli konumunu pekiştiren diğerini denetimi altına alır. Böylesi bir karşıtlığı yapıçözüme uğratırken yapılacak ilk iş hiyerarşiyi yıkmaktır. Bundan sonraki aşamada, tersyüz edilmiş olan terimin yeri değiştirilmeli, öncelikli terim 'bozum'a sokulmalıdır. Derrida'nın hemen tüm çalışmalarında temel amaç, dilin hangi biçimler altında filozofların tasarılarını yolundan saptırdığını göstermeye yöneliktir.