sözlükte cinayet senaryoları

entry26 galeri
    6.
  1. sabahın beşinde telefon çaldı. karakoldan arıyorlardı. yine bir cinayet işlenmişti ve hemen olay yerine gitmem emredildi. dışarda yağan yağmurun sesini alabiliyordum. hemen elbiselerimi ve pardösümü giydim. sehpanın üzerinde duran sigara paketini yokladım. içinde tek bir sigara kalmıştı. onu yaktım ve paketi buruşturup attım..

    cinayetin sadırvan mehmet cadiroğlu apartmanında gerçekleştiği bildirilmişti bana. üçüncü kata çıktım. olay yeri inceleme ekipleri çoktan gelmişlerdi. kapının girişinde duran çakma konvers hemen gözüme çarptı. çok kötü bir imitasyondu. ceset salonda, yerde yatıyordu. makdul kafasına odun ile vurularak öldürülmüştü. kafa kestane gibi yarılmıştı afedersiniz. mülayim birine benziyordu. ceseti peçeteye reçete yazan doktor inceliyordu. otopsiyi de o yapacaktı muhtemelen. ben evi incelemeye karar verdim. duvarda duran bir tuval dikkatimi çekti. makdulun kendi yaptığı bir tuval olmalıydı bu. neden dikkatimi çektiğini anlamadım ama salak salak baktım.

    bu arada makdulun hayvan sever biri olduğu belliydi. evde içinde garip hayvanlar vardı. içerdeki elemanlardan birine:

    -'lan bu hayvanlar ne' dedim
    - 'abi biri ankara kedisi, biri mozambik tavşanı, diğeri de galapagoslu iguana' dedi.
    - 'sen nerden biliyosun lan dallama dedim'.
    - 'National Geographic ten başka kanal izlemem ben' dedi.

    ankara kedisini çalıp benim hatuna götürsem mi diye düşündüm. sonra bu kalabalıkta ayıp olur diyerek vazgeçtim. o sırada kapıdan içeri koşarak bir adam girdi ve bağıra bağıra teenage mutant ninja turtles şarkısını söylemeye başladı. sonradan öğrendik ki mahallenindelisiyimiş. hemen tekme tokat dışarı attık.

    bayan dedektif deşifreolmuşdişiuser'de olay yerine gelmişti. tam yanaşayımda yazılayım derken içeri başkomser stevemcqueen girdi.

    - 'hangi hayvan aradı lan bu saatte beni mına koyayım' diye kükredi.
    ben korkuyla kendimi mutfağa attım. bari girmişken mutfağıda inceleyim dedim. mutfak masasının üstündeki çerçevede bir bayan resmi vardı. sanırım makdulun sevgilisiydi. fotoğrafa resmen deepim düşmüştü. acaba resmi alıp eve götürsemde yanlız kaldığım gecelerde... neyse şimdi..

    bi salonu kolaçan edeyim diye düşünerek kafamı uzattım. başkomser içerdekileri kalaylayıp gitmişti. karnımda zil çalıyordu. tekrar mutfağa girdim ve buzdolabını açtım. içinde biraz salça ve azıcık yasak merve vardı. tezgahın üstündeki ekmeği salçaya banarak yedim.

    yine salona girdim ve onu gördüm. sevgilisi gelmişti. ağlıyordu, belli ki azap çekiyordu. ağlarken sık sık onu terk etmemeliydim diye sayıklıyordu. hemen yanına gittim teselli etmek bahanesiyle.

    - 'üzülmeyin taş gibi hatunsunuz, size sevgili yok' diye konuştum.
    uyku sersemliğiyle sıçmıştım. hemen toparladım.
    - 'sevgilinizin düşmanı varmıydı' dedim.
    + 'sık sık gizemli yazarlardan tehdit alırdı' dedi.

    tamam. olayı çözmüştüm. kesin gizemli yazarlardan biri işlemişti bu cinayeti. burda durmama gerek yoktu artık. çıktım bende. arabama dorğru yürürken bir pastane gördüm. içeri girip:
    - 'bana bir adet böğürtlen marmelatlı çörek, bir adette buzsuz mocha' dedim.
    + 'ne diyosun lan sen ibibik' diye cevap verdi pastenci.
    - 'çörek istiyorum' dedim.
    + lan sabahtan beri ne kadar dedektif varsa gelip çörek çörek diye kafamı sittiniz. yok çörek mörek. simit yiyeceksen vereyim. yoksa sittir git. ayrıca mocha ne küfür mü ediyosun lan' diyerek havamı aldı.

    simitimi elime alıp arabama bindim. bir görevi daha başarıyla yerine getirmiştim. benim için çözülmeyecek dava, bulunmayacak katil yoktu.
    116 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük