felsefeye şiddetle karşı çıkmış din adamı. felsefe tarihinde entüisyonist filozoflar arasında yer alsa da filozof yönü var diyenlere afedersiniz ama götümle gülerim. felsefe yaparak felsefeyi reddetmiş biridir derseniz o zaman anlarım. islamda kökten dinci akımın başlamasına vesile olan kişidir. ayrıca islami tarihte kadınların bu kadar hor görülmesinde payı var diye düşünüyorum ; "kadınlarınıza evlerinin kapısında oturmamaları için yeni elbise yaptırmayın, çünkü elbiseleri güzel ve yeni olursa kalplerine dışarı çıkmak arzusu gelir. (gazali, kimyay-ı saadet, s: 178) dışarı çıkması kesin gereken kadın ise kocasından izin aldıktan sonra dışarı çıkacak ve su kurallara kesin uyacaktır: sıkı sıkıya örtünüp kötü giysilere bürüne, hiç çıkmamış gibi davrana, başını öne eğip kimsenin yüzüne bakmaya, kalabalığa karışmaya, erkeklerin bulunduğu yerlere yanaşmaya, herkesin dolaştığı sokaklardan uzak dura, isini bir an önce bitirip evine döne, (gazali, ıhya, 2/290) kadının en makbulü koyun cinsidir. kadın sekiz sıfatlıdır: giyim kuşam hevesinden maymun. fakir düşmeye razı olmadığından.. kocasına ve diğer insanlara kibrinden yılan. gece gündüz koçuculuk yaptığından akrep evden eşya sattığından fare. erkeklere hile kurduğundan tilki. kocasına itaat ettiğinden dolayı koyun. (gazali, ıhya)"
yine de dönemine göre değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. islamiyet adına kayda değer çalışmaları olmuştur.
tasavvufa geçiş dönemini el-münkız mine'd dalal adlı kitabında şöyle anlatır;"bütün gücümle ne kadar sufi var ise onun sufiliğindeki sırları öğrenmeye, ne kadar abid var ise bu ibadetleriyle neler kazandığını araştırmaya çalıştım. bütün zındıkların, allahın varlığını ve sıfatlarını kabul etmeyenlerin, bu inanış veya inkarlarının arkasında yatan sebepleri titizlikle araştırdım. her şeyin hakikatini öğrenmeye karşı duyduğum susamışlık; baştan ve gençliğimden beri tuttuğum yol ve benim bir hasletim olmuştur. bu hasletler, allah tarafından benim yaratılışıma ve hamuruma katılmış özelliklerdir; benim seçimim ve tercihim değildir. bunun sonucunda çocukluğumun coşkulu çağlarından itibaren taklit bağlarından sıyrıldım ve büyüklerimizden miras kalan sırf taklide dayalı inanç esaslarından koptum. çünkü hristiyan çocuklarının hepsi bu din üzere yetiştiklerini, yahudi çocuklarının sürekli bu dinin esaslarına göre büyüdüklerini, müslüman çocuklarında istisnasız islam dini üzere yetişmekte olduklarını görmekteydim. yaratılıştan gelen asli hakikati ve ana baba ile hocalar aracılığıyla kazanılan sonraki inanç esasları ve taklit unsurlarının hakikatini öğrenme konusunda içimde büyük bir istek oluştu. taklit, başlangıçta birtakım telkinlere dayanmaktaydı. bunların da hangilerinin hak ve batıl olduğu konusunda görüş ayrılıkları bulunmaktaydı. kendime şöyle dedim: benim istediğim, her şeyin gerçek yüzünü öğrenmektir. öyleyse önce bilginin gerçek yüzünün ne olduğunu öğrenmekle işe başlamam gerekir."
o kadar büyük bir islam aşığı olarak anılan bu adamın şu sözleri de dikkatimi çekmekte ne derseniz deyin ben belirtmeden geçemem ;
"ben ahiret var diyorum ve inanıyorum, siz yok diyor ve inanmıyorsunuz. eğer sizin dediğiniz doğruysa, sonunda ben inandığım için bir şey kaybetmem. ama benim dediğim doğruysa siz inkar ettiğiniz için zararlı çıkarsınız."
yani ben dinin böyle içten pazarlıklı bir şekilde piyasaya sürülme şeklini daha görmedim. buna inanıp inanmamayı menfi bir hale büründüren kişiye açıkçası çok fazla alim demek içimden gelmiyor.