Bazen "ben mi onun kedisiyim, o mu benim kedim" diye düşünüyor insan. Bu köpek it domuz kedi, sizin ne hissettiğinizle hiç ilgilenmiyor anacım. Annem hasta yanına kıvrılıp yatayım diyeceği yerde, oyun istiyor. Bayıra karşı yatır beni tırmala beni kaşı beni diyor.
Kızım dur diyorum bu sefer huzursuzluk yapıyor.
Çantanızın içine girip gözünüzün içine bakıyor hayvan insanı, şapşal!
Gezmek istiyor evin içinde.
Sonra çıkıp o götümmetrekare kalorifer peteğinin üzerinde uyumaya çalışıyor. Sığmıyor. Bi Patisi düşüp düşüp duruyor uyukladıkça.
Geldi demin hadi ilgileneyim dedim, sevdim de sevdim. O da biraz beni sevsin diye beklerken, şimdi "sadece sarılıp uyuma" fasiletisine geçeceğiz zannederken döndü götünü gitti oynaş kaltak.
Sonuç olarak bizim evin kedisinin 3 tane insanı var.
Önüne yatıp kendimi sevdirecek kadar özlüyorum onu.
Zamanınız, verecek sevginiz ve azıcık merhametiniz varken bir evcil hayvana sahiplendirin kendinizi. Hayatınız değişsin.
Kendi acından ölse markete girip bisküvi almayacak adam babanız bile, gördüğü her veterinerden bir mama bulup eve getirir hale geliyor, iç cebinde cocuğuna çikolata getiren babalar gibi.
Benim kedim vanlı bu arada. Ben Karadenizli. Özüm Tebriz'li. E bu yüzden kedi insanımı "burnu fındık, ağzı şeker fincanı, şeker mi şerbet mi Gül acem kızı" deyi deyi uyutuyorum.