Avrupa'nın en büyük ikinci rüzgar kurulu gücüne sahip ülkesi ispanya'dır. Bilindiği üzere ispanya'da Akdeniz kıyısında ve bizden daha az rüzgar enerjisi potansiyeline sahiptir. Buna rağmen 2013 yılı içinde ispanya ülkede kullanılan elektriğin % 21,1'ini rüzgar santrallerinden sağlamış. Ülkedeki 8 nükleer santral ise kullanılan elektriğin % 20'sini karşılamış. Tek tek bakıldığında dev kömür santrallerinin yanında cüce gibi kalan pervaneler ispanya'da elektrik üretiminde bir numaralı kaynak haline geldi. Devlerin küçümsediği güneş enerjisi bile elektrik üretiminin % 5'ini karşılamış. ispanya'nın güney ucu rüzgar tarlalarıyla kaplı. Cadiz - Tarifa arasında en eski model türbinleri görmemiz mümkün. Bugün hepsi ülkenin doğalgaz, kömür ve nükleere olan bağımlılığını azaltıyor. Elektrik sektöründeki karbondioksit emisyonları da bir yılda % 23 azalmış.
ispanya rüzgar teknolojisine erken yatırım yaptığı için kendi türbinlerini de üretebiliyor. Dünyanın en büyük 10 türbin üreticisinden biri Gamesa. 1994 yılında rüzgar enerjisine girme kararı alan firma şimdi teknoloji ihraç ediyor. 1994 yılında "Nükleer değil rüzgar" dediklerinde "fırıldaktan elektrik mi üreteceksiniz" diye gülen dev enerji şirketleri şimdilerde Türkiye'nin de yoluna taş koydular. O devler hala aynı masa başında ve hala aynı oyunu oynamaktalar. ispanya'da 23 bin megavatlık bir rüzgar kurulu gücü var. Ülkemiz ise ispanya'dan çok daha fazla potansiyele sahip olmasına rağmen kurulu güç 3 bin megavatın altında. Yine de Türkiye'de elektrik üretiminde rüzgarın payının % 2,5'ları bulmuş olması iyimser olmamıza neden oluyor.
Türkiye'de henüz yerli türbin üreticisi yok. Çünkü ispanya'nın yaptığı gibi sektöre net hedeflerle girmedik. iç pazarımızı yaratmakta geciktik. Ucuz denilen nükleere rüzgardan daha fazla alım garantisi ödemeyi taahhüt ederek, yerli türbin üreticilerini değil Rusya ve Japonya'nın nükleer firmalarını desteklemeyi tercih ettik. Tübitak'ın yerli türbin projesi bir sektör efsanesi oldu. Aynı hataları şimdi güneş enerjisi için yapıyoruz. Yarın dalga enerjisinde de geride kalacağız, öbür gün ise hidrojende.
Peki bizleri rüzgar ve güneş enerjisinde umutsuzluğa iten bu devler kimler. Elbette ki dünyaya doğalgaz, nükleer ya da fpsil yakıtlar satmaya çalışan dünyanın en büyük enerji şirketleri. Kendi gelir kaynakları azalmasın diye bu şekilde davranmaya mecburlar ve bu davranışlarıyla haklı da buluyorum. Ama kendi aklını ve doğruyu göremeyip bizi onların kucağına itenleri haklı görmek imkansız. Otomobil ilk üretildiğinde fıstık yağı ile çalışacak biçimde dizayn edilmişti. Ama o zamanki devlet petrole yatırım yapmışlardı ve otomobillerin evrimi petrole kaydı. Elektrik enerjisi ile çalışan otomobillerin hayatımıza belki 50-60 yıl önce girmesi gerekirdi. Bu yüzden uyanık olmalıyız. Karadeniz Bölgesi gerek rüzgar enerjisi gerekse de dalga enerjisi için yüksek bit potansiyele sahip. Ülkemizde rüzgar türbinlerinin kurulabileceği sayısız dağ, tepe de mevcut. Buralarda üretilen enerjisinin dağıtılmasının yüksek maliyete yol açacağını öne sürenler ise doğalgazın, Rusya ve iran'dan nasıl geldiği konusunda bir bilgi sahibi olmasalar gerek. (Özgür Gürbüz,05.01.2014, Birgün)