hiç kıvırmadan belirtmek gerekirse, beğenmediğim ve yarısını uyuklayarak geçirdiğim film. filmin çok orijinal bir hikayesi varmış, kubrickin anlatımı çok başarılıymış, maymunun fırlattığı kemikten uzay mekiğine geçiş sahnesi sinema tarihinde dönüm noktasıymış, kubrick film boyunca pek çok kez simetrik görüntülere yer vermişmiş vs. anlamam ben. uyukladığım filme nasıl güzel derim lan?
hiç boşuna "düşünmeden eğlenmek" falan filan zırvalığına girmeyin arkadaşım. a clockwork orange'ı da seyrettim. bir an olsun gözümü ekrandan ayıramadım. eyes wide open'ı da izledim. aynı şekilde. beğenmeyene laf etmem ama ben gayet de keyif aldım bu filmlerden. ama dakikalarca siyah ekrana bakıp müzik dinlemek, dakikalarca bir uzay mekiğinin gidişini seyretmek nedir Allasen? yoksa biz de anladık maymun-insanın ilk aleti bulmasıyla hızlanan evrim sürecinin (ki orada da siyah lahit baş etken oluyor) aletin evrimleşmesine kadar ilerlediğini, dünyada evrimin zirvesinde olan insanın, uzayda halen iki ayak üzerinde zor duran bir tür maymun olduğunu, ama buna rağmen cesareti sayesinde (tıpkı maymun-insanda olduğu gibi) kendinden daha üstün olan bir makineyi alt ettiğini falan. biz de bir takım çıkarımlar yaptık yani. filmi izleyip de bunları yapamayanlar kendilerini suçlamasınlar. iki dakikada anlatılabilecek bir şeyi, yarım saate yayarsan elbette anlamaz insanlar ne anlatmaya çalıştığını.
filmin 1968de çekilmiş olması, kubrickin bir yönetmen olarak başarısını ve hayal gücünü gösteriyor. ona itirazım yok. filmin felsefi bir derinliği de var. ona da sözüm yok. ama yine de işin bir de kişinin beğenisine kalan kısmı var. dedim ya, ben bir filmde uyukluyorsam, o filmi beğenmemişimdir. ayrıca şu "adam orada neler neler anlatıyor da sen öküz gibi uyuyorsun. git sen akasya durağı izle" kafasını bir çözemedim gitti. aga adam çok orijinal bir hikaye anlatıyor olabilir, bunu da çok orijinal bir takım sinema teknikleriyle yapmış olabilir. ama gel gör ki bana güzel gelecek bir şekilde anlatamamış. gereksiz derecede durağan sahnelerle uykumu getirmiş, ben de doğal olarak sıkılmışım. sen sıkılmamışsan bu senin beğenilerinle ilgilidir.
ama ben pek çok kişide "madem bu kült bir film, o zaman ben bunu sevmeliyim" kasıntısı olduğunu düşünüyorum. kasma kardeşim kendini. sevdiysen sevdin, sevmediysen sevmedin. bilmem kaç milyon kişi recep ivedik'e gidip kahkahalar atar, ama ne hikmetse hiç kimse sevmez o filmi. aynı kasıntı işte. daha geçen gün de düğün derneğe gittim. yalan yok, büyük beklentilerle gittim çünkü cemcir-kural-cengiz ekibinin yer aldığı her projeyi severek seyretmiştim şimdiye kadar. bunda da öyle bir şey bekliyordum. ne oldu peki? arkamda oturan üç beş kişi iç anadolu şivesini hayatlarında hiç duymamış olacaklar ki, her "eğlenecook, yapacook, edecook" denilişinde avazları çıktığınca kahkaha attılar. hatta cemcirin "ben tokata gideyim, orada akrabalarım var" dediği sahnede birisi kahkaha atıp "bak kendi memleketi ya, ondan gönderme yapıyo. çok zeki adamlar yhaa eki eki" deyince çıkıp gidesim geldi ama sabrettim. beğenmediysen beğenmedin aga, nedir bu kasıntı?
neyse filme dönersek eğer, imdbde aldığı puanı hak eden bir film olabilir. yani düşününce, sırf o dönemde bu kadar başarılı bir 2001 filmi çekmek bile bu puanı hak ediyor aslında. ama herkesin beğenebileceği bir film değil. aşırı durağan ve hikayesiyle değil de görselleriyle ve müziğiyle ilgisini cezbetmeye çalışıyor insanların. eğer siz de benim gibi, filmde görselden çok hikayeye ve o hikayenin anlatımına değer veriyorsanız eğer, iki sahnede bir durdurup "uff simetriye bak beaa, adam yapmış abi" demiyorsanız; o zaman filmin yarısını uyuyarak geçirmeniz gayet de mümkün olabilir.