bugün

hükümet kadın

eğitimini almadığım bir konu hakkında ahkam kesmeyeceğim. ama birkaç film dergisi karıştıranlar, haftasonu gazetelerin film yorumlarını okuyanlar dahi; filmden çıkınca senaryo örgüsü, kurgu, hikayenin kahramanlar üzerinden anlatımı, final vs üzerine hayli söz söyleyebilirler . film çekmekle müsamere düzenlemek veya televizyona parodi hazırlamak arasında ne kadar fark olduğu veya olması gerektiği de böylece anlaşılabilir. elimizde şimdiye kadar işlenmemiş - gerçek olduğu söylenen - iyi bir konu var. güneydoğuda ilk kadın belediye başkanının hikayesi.. 1950 li yıllar.. devlet algısı, yerel ilişkiler vs. böyle güzel bir zemin ve coğrafyada yönetmenin harikalar yaratmasını bekliyoruz haklı olarak. vizontele öykünmelerinden de rahatsız değiliz ama bari senaryo biraz daha özenli olsaydı. espriler ortaokul düzeyini geçse ve bu kadar çok mesaj verilmeye çalışılmasaydı da biz de alkışlasaydık yönetmenimizi.. neticeten izlemeyenler için söyleyelim, beklentileri ne kadar düşük tutarsanız o kadar iyi olur. bir de yapabilirseniz mesaj gelen kutusunu şimdiden temizleyin.