bugün

aşti

sevgiliden ayrı geçen uzun bir zaman diliminden sonra ona tekrar kavuşulacağı yer olmasından dolayı sevilen bir mekan.

otobüsten inince peron numaralarının altında heyecan içinde sevgilinin gelip kendisini almasını beklemek, beklerken cama doğru bakıp saç baş düzeltmek, sonra sevgili gelince tıpkı filmlerdeki gibi koşup sarılmak ,bir süre hiç bırakmamak, bırakamamak.sonra el el içeri girip yürüyen merdivenlerle yukarı çıkmak sonra yürüyen yoldan yine el ele yürümek...ankara'da sevgiliyle geçirilecek saatlerden bir kısmını şimdiden tüketmeye başlamış olmanın hüznünü de Bosna Hersek caddesine çıkarken taa kalbinin en derinlerinde bir yerde hissetmek.

sonra saatler su gibi akıp gidince, tekrar oraya geri dönmek, sevinerek çıktığın merdivenleri gözlerinde saklamaya çalıştığın yaşlarla geri inmek...hatta bazen sevgiliyle yapılan inanılmaz güzel bir kahvaltıya ve sonrasında sohbete dalıp ,kalkış saatinin geldiğini farketmemek, el ele aslında hiç te yakalamak istemediğiniz otobüse koşmak...

ama en hüzünlü an kalkmak bilmeyen otobüsün içindekiyle uğurlayanın vedalaşmasıdır.diyecek bişey yoktur...yine dönülüyordur.motor çalışana kadar el sallanır, sevgilinin gözlerinin ta içine bakılıp söylemek istenip te söylenememiş şeyler söylenmeye çalışlır.otobüs manevra yapmaya başlar, dişler sıkılır 'bekle, şimdi ağlama' diye telkinler yapılır kendi kendine.sonunda otobüs terminalden çıkar ve gözyaşları sessiz sessiz akar kalbinin en derin yerine, sevgiliyi sakladığın yere.

asti; yalanlarıma, aşkıma, gözyaşlarıma şahit olmuş komik bir yer...ama ben şimdi orda olmak için bile neler vermezdim ki...

(bkz: ozel hayatımla sizi sıktıysam söyleyin yani)