bugün

hoşlanılan erkeğe açılmak

normal olabilir ama olmayabilir de.

yıl olmuş 2013, sosyal medya almış yürümüş, cepler havada uçuşuyor ama bu konuda bir gram yol alamamışız. her neyse yol almak ne Kadar doğru bilmem ama ben bu konuda bir tatlı kızın hakkını vermek istiyorum. adı ilknur, fakültede sınıf arkadaşımdı. sene 97, birinci sınıfın son ayları. arkadaşı vasıtasıyla benden hoşlandığını öğrendim. şaşırdım harbiden, hiç aklıma gelmemişti bu ihtimal. zaten benim kafam kalındır anlamam kolay kolay.
okuldan çıktık, birlikte çarşıya yürüyoruz, anlatıyor kızcağız. işte sen şöylesin böylesin, ben senden hoşlandım. ama başı önde bir suçlu gibi. ne Kadar zorlanıyor anla.
dedim ilknur, güzel insan. sen çok tatlı olup on numara bir arkadaşsın. ama ben sana layık değilim. (ciddi ciddi böyle düşündüm, blöf değil, karı mıyız biz olm)
biz olsak bu sözden sonra apışıp kalırız. kız: "bana kimin layık olup olmadığını ben bilirim!" dedi.
lafa bak amına koyim. şimdiki aklım olsa direkt nikah masasına koşardım. dedim yok sen bilmezsin beni; aksi, nalet, huysuz bir adamım. "tamam, anladım yorma kendini" dedi. durağa gittik, yurduna yuvasına yolladım onu. hepi topu bu oldu.

yalnız ben sene başında bir ava çıkıp eli boş dönmüş adamım. yavru ceylanı hain bir avcıya kaptırmış, bahtsız bir bedevi modundayım. alıcıları oldukça zayıf, odamın hali perişan ben perişan kimse yok işime karışan bir haldeydim. sen bu adamdan nasıl sağlıklı bir karar beklersin. o misal. ilknur o sene sonu yatay geçişle memleketine Döndü. babası bulunduğu şehirde öğretim görevlisiydi zaten. kız güzel ama azıcık boydan kısaydı bana göre. derslerinde başarılı, çalışkan, terbiyeli, pırıl pırıl bir insan evladıydı özetle. evlenilecek kız tabirine cuk oturan biriydi. şimdi olaya mantıklı bakınca olmaması için bir sebep yok. pişman mıyım, hayır. o Zaman öyle gerekiyordu. Dram bize ters.

şimdi olayın kritiğine gelirsek; bir yere oturup konuşsak daha şık olurdu. tamam benim teklif etmem lazım oturmayı ama çarşıya yürüyoruz ve yolda başladı anlatmaya. kaldırıma mı çömelelim amk. buradan bir ders çıkartacaksak; konuya damdan düşer gibi girmemek daha iyi olabilir. sonuçta o anlatırken ben onun gözlerini göremedim. güzel bir çay bahçesinde birbirinin yüzüne bakarak konuşmak daha güzel olurdu. her neyse; durum epey vahimmmiş kızımızda. çocuk sayılırız bir de daha, biz şimdikiler gibi kaşar değildik o Kadar. kız sene sonu memleketine gitti işte. birlikte olsak gider miydi, tabii ki hayır. bu hikayeyi hava atmak için anlatmadım. ne havası. ortada fol yok yumurta yok. iki amacım vardı yazıya başlarken. bir ilknurun hakkını verip aşkını kutsamak. diğeri de bu durumu düşünen hanım kızlarımız için bir fikir vermesi amacıyla. gözlerinizden öperim.