hem de öyle borçlanmak, ki yüzde eksik olması istenen kırışıklıklara bakamamak. saça su vurup havluyla kuruturken, havlunun iplikleri arasına sıkışmış saç tellerine hasret kalmak. önceleri beyazdı dediğin dişlerin, sarının tonlarından kahveye doğru gittiği günlerde, ''diş fırçası''na küsmek, diş macununu ne zaman aldığını hiç mi hiç hatırlamamak. içten bir şey yapmak için şevk gelmemesi. önceleri mahallede top oynayan çocuklara karışırken, şimdilerde ''ekmeğimi alayım da, kapımdan içeri gireyim'' diyebilmek. ekmek parası telaşının yaşlanmak kelimesine olan doğru orantısını çözmeye çalışmak. daha çok yorulmak, yoruldukça kaçmak, hareketten kaçmak, devinimden kaçmak. aşık olmamak, olamamak; eski defterleri karıştırıp, eskilerin mutluluğunu gördükçe, dürülen o defterlere pişman olmak. yalnızlığa mahkum olmaktır belki de, tek kişilik yatakta.