ulu sözlükte 15 günlük çaylaklığım süresince üç aydır açık olan ama pek uğramadığım hesabım vasıtasıyla* beni bir güzel eğlendirmiş, sonra da sourtimes havayolları ile memlekete uğurlamıştır*. ilginç olanı şu ki, 2004 - 2007 yılları arasında bol bol yazdığım ekşi ile şu an mevcut olanı arasında hiçbir benzerlik göremedim. ekşi'nin tam olarak ifade özgürlüğü adı altında eşkıyalık, anarşi, ateizm ve muhtelif hakaretleri mazur gören, amma ve lakin dini, ahlaki ve toplumsal değerleri korumak adına mücadele veren yazarları bir kalemde uçuran sözlük kıvamını aldığını dehşetle gözledim. buna binaen sözlüğün arsız muhalif yapısını farketmemle, mevcut iktidar düşmanlarına, dini reform kisvesi altında dini yozlaştıranlara ve toplumsal ahlak adı altında ahlaksızlık neşreden kişileri ve kurumları iğnelemeye başlamamla yoğun nefret bombardımanına tutulmam bir oldu. öyle bir nefret ki, kendileri gibi düşünmeyen her insana, her camiaya ve her fikre püskürttükleri ve kimi iyiniyetli vatandaşlarımızın karşlarına dikilmeden bilmeyecekleri türden bir nefret... böyle bir nefreti ülkücü abilerimizin bizlere anlattığı mazinin elem olayları esnasında işitmiş ve kahrolmuştum.
neticede, anarşizm goygoyculuğunden hallice garabet olan bu eşkiya yuvasında yazmadığım için hiçbirşey kaybetmiyorum. zaten de dediğim gibi;