bugün
- suriyelilere karşı sorumluluklarımız16
- sözlüğün en iyi 10 yazarı12
- jose mourinho75
- zalbert'in karşısında dans etmek9
- sözlük erkeklerinin şımarık laubali tipler olması17
- ateistlerin zeka seviyesi düşüktür11
- türkiye de intihar vakalarının artması12
- kova burcu erkeği8
- ismail kartal duruşu8
- jose mourinho nun fenerbahçe ye transferi13
- eşcinsellik kendi kendini hadım etmektir27
- şimdiye kadar duyulan en güzel iltifat10
- neden sevgilim yok10
- insanı zengin hissettiren şeyler19
- seçme şansınız olsa hangi ülkede yaşardınız20
- tecavüz ettiği kızlarını müge anlı da arayan baba23
- barbara palvin'in aldatılması17
- türkiye akp lidir akp'li kalacaktır14
- kılıçdaroğlu'nun kuracağı partiye isim önerileri12
- aleyna tilki10
- ismail kartal8
- fethullah gülen öldü mü sorunsalı19
- geldi yine deli11
- türkiye cidden almanyadan daha iyi9
- 2001 türkiyesinin en gelişmiş ülke olduğu gerçeği10
- içine şeytan girse ne yaparsın13
- ümmetçilerin azerbaycan düşmanlığı10
- artık yazmayacağım9
- erkekler ne işe yarar19
- yanında karısı varken karı kıza bakan erkekler9
- arda güler11
- askerliğe veda gecesi8
- icardi190521
- 2 haziran 2024 küçükçekmece de çöken bina10
- iremga9
- anın görüntüsü11
- magicovento10
- carlo ancelotti8
- albay kemal11
- albay kemal'in yazdıklarıni okumamak9
- iq seviyesi yükseldikçe tanrı inancının azalması9
- siyasal islamcıların aslında kötü olmaması18
- en çok sevişmek istediğin kimse11
- 1 haziran 2024 borussia dortmund real madrid maçı25
- nihavend longa20
- true nickli yazar8
- en objektif siyasi parti9
- sokak kedilerine örgütlü saldırı başlayacağı gün9
- kadir mısıroğlu'na bir söz bırak14
- kizil kara14
Aslında buradaki hiçbir tavsiye herkes için tam anlamıyla geçerli değildir, herkes farklı herkes eşit. Herkesin metabolizması, vücudunun ihtiyaçları, nelere reaksiyon verip vermediği birbirinden oldukça farklı oluyor. işin içine metabolizmik hastalıklar da eklenince, her şey daha da farklılaşıyor. insülin direnci, şeker, kolesterol, polikistik over sendromu vb. pek çok faktör kilo verme sürecini yakından ilgilendiriyor. Tüm bu değişkenler nedeniyle, en önemli şey insanın kendi bedenini yakından tanıması ve ona göre kısmen de olsa deneme yanılma yöntemiyle en uygun diyeti kendisinin bulması gerekiyor. Tabii, kendi kendine uğraşana kadar bir profesyonel yardımı almak da gayet mantıklı bir hareket.
2011 mayıs ayında polikistik over sendromu teşhisi konulmuş bir hastaydım. Sağ olsun jinekoloğum gözümü öyle bir korkuttu ki, hastalık ile ilgili herhangi bir bilgiye de tam olarak sahip olmadığım için, o korkuyla jinekologdan çıkar çıkmaz ilk iş doğum kontrol haplarımı almak, ikinci işimse sıkı bir diyete başlamak oldu. Şişman bir kadın olduğumu biliyordum, ama her şişman insan gibi tartıya çıkıp o tartıya çıkıp da gerçekle yüzleşmemiştim. Diyete başladıktan iki hafta sonra tartıya çıktığımda inanamamıştım. Yaklaşık 3 kilo verdiğimi tahmin ediyordum ve gördüğüm kilo 79 idi. Kısacası korkunç bir durumda olduğumu ancak anlıyordum; diyete daha da sıkı sarıldım. 1 yıl içinde, diyetime çok sadık kalarak 20 kilo verdim. 2012 mayısında 59 kiloydum, hala 10 kilo versem çok iyi olur; zira bu halimle balık etli statüsünde bir kadınım. Ama veremediğim gibi, 3 kilo kadar da aldım şu zamana kadar. Oldu mu sana 13.*
Bu kısa girizgahtan sonra asıl olarak, herkes için değişen farklı tavsiyeler de olsa; genel hatlarıyla bazı tavsiyelerde tabii ki bulunabilir:
- Aç kalmayın, metabolizmanızı bozmayın. Aç kalmak bir rejim türü değil, kendinize zarar vermenize gerek yok.
- Kilo vermek, diyet, rejim vs. değil, sağlıklı beslenme olarak kodlamanız gerekiyor süreci. Çünkü kilo verince bitmeyecek hiçbir şey, o kiloyu korumak da en az vermek kadar önemli. Yoksa kilo al ver, bedenine de sana da yazık.
- En ama en önemli şeylerin başında spor geliyor. Hele de vereceğiniz kilo fazlaysa, vücudunuzdaki sarkmaları, çatlakları engellemenin en önemli yöntemi kesinlikle spor. Spor da kilo vermeyle bitecek değil, hem daha sağlıklı bir birey olabilmek için, hem de verilen kiloları geri almamak için çok çok önemli.
- Yüzmek, yürüyüş, pilates, fitness hangisini daha çok seviyor ve üşenmeyeceğinizi hissediyorsanız düzenli olarak hayatınıza sokun mutlaka. Hele de masa başı iş yapıyorsanız, yüzme ve pilates sırt/bel ağrılarınızı da giderecektir.
- Verilen kiloların rakamı bazen yavaşlar, hatta durabilir. Sakın pes etme, metabolizmanı şaşırtabilirsin. 1 hafta kısmen porsiyonlarını arttırırsan abartmadan, metabolizma biraz hızlanacaktır. Aynı şekilde diyete ve spora devam ettikçe, bu takılma anı da yıkılacaktır. Pes etmeyin yeter.
- Su içmek, düzenli uyumak, herkes tarafından bilinen abur cuburlardan zararlı yiyeceklerden uzak durmak zaten olmazsa olmaz.
- Ara öğün olarak, mevsim meyveleri, kuruyemişler çok büyük cankurtaran oluyor; hem de bünyeni sağlamlaştırdığından daha az hasta dahi oluyorsun.
- Kilo çizelgesi oluşturun, çok motive edici oluyor. Her sabah tuvalete çıktıktan sonra, aç karnına tartıya çıkın ve gördüğünüz kiloyu not edin, hem neyi doğru neyi yanlış yaptığınızı da görebiliyorsunuz böylece. Ben günlük tutmayı tercih ediyorum, ama haftalık sanki daha uygun gibi tabii.
Daha pek çok yazılabilir aslında, ama ilk etapta aklıma bunlar geldi. Bir yaşam biçimi haline sokunca, her şey çorap söküğü gibi geliyor. Hiçbir şey vazgeçilmez değil; bir süre çikolata, beyaz ekmek, pirinç pilavı gibi şeyleri bir süre yemeyince tadını bile hatırlamıyorsun.
Kıssadan hisse, her şey kişide bitiyor; yapılmayacak iş değil, korkulacak da bir şey yok. Karar vermek ve düzene sokmak yeterli. Düzeni bozmamak tek ilke olunca da yeterli oluyor zaten.
2011 mayıs ayında polikistik over sendromu teşhisi konulmuş bir hastaydım. Sağ olsun jinekoloğum gözümü öyle bir korkuttu ki, hastalık ile ilgili herhangi bir bilgiye de tam olarak sahip olmadığım için, o korkuyla jinekologdan çıkar çıkmaz ilk iş doğum kontrol haplarımı almak, ikinci işimse sıkı bir diyete başlamak oldu. Şişman bir kadın olduğumu biliyordum, ama her şişman insan gibi tartıya çıkıp o tartıya çıkıp da gerçekle yüzleşmemiştim. Diyete başladıktan iki hafta sonra tartıya çıktığımda inanamamıştım. Yaklaşık 3 kilo verdiğimi tahmin ediyordum ve gördüğüm kilo 79 idi. Kısacası korkunç bir durumda olduğumu ancak anlıyordum; diyete daha da sıkı sarıldım. 1 yıl içinde, diyetime çok sadık kalarak 20 kilo verdim. 2012 mayısında 59 kiloydum, hala 10 kilo versem çok iyi olur; zira bu halimle balık etli statüsünde bir kadınım. Ama veremediğim gibi, 3 kilo kadar da aldım şu zamana kadar. Oldu mu sana 13.*
Bu kısa girizgahtan sonra asıl olarak, herkes için değişen farklı tavsiyeler de olsa; genel hatlarıyla bazı tavsiyelerde tabii ki bulunabilir:
- Aç kalmayın, metabolizmanızı bozmayın. Aç kalmak bir rejim türü değil, kendinize zarar vermenize gerek yok.
- Kilo vermek, diyet, rejim vs. değil, sağlıklı beslenme olarak kodlamanız gerekiyor süreci. Çünkü kilo verince bitmeyecek hiçbir şey, o kiloyu korumak da en az vermek kadar önemli. Yoksa kilo al ver, bedenine de sana da yazık.
- En ama en önemli şeylerin başında spor geliyor. Hele de vereceğiniz kilo fazlaysa, vücudunuzdaki sarkmaları, çatlakları engellemenin en önemli yöntemi kesinlikle spor. Spor da kilo vermeyle bitecek değil, hem daha sağlıklı bir birey olabilmek için, hem de verilen kiloları geri almamak için çok çok önemli.
- Yüzmek, yürüyüş, pilates, fitness hangisini daha çok seviyor ve üşenmeyeceğinizi hissediyorsanız düzenli olarak hayatınıza sokun mutlaka. Hele de masa başı iş yapıyorsanız, yüzme ve pilates sırt/bel ağrılarınızı da giderecektir.
- Verilen kiloların rakamı bazen yavaşlar, hatta durabilir. Sakın pes etme, metabolizmanı şaşırtabilirsin. 1 hafta kısmen porsiyonlarını arttırırsan abartmadan, metabolizma biraz hızlanacaktır. Aynı şekilde diyete ve spora devam ettikçe, bu takılma anı da yıkılacaktır. Pes etmeyin yeter.
- Su içmek, düzenli uyumak, herkes tarafından bilinen abur cuburlardan zararlı yiyeceklerden uzak durmak zaten olmazsa olmaz.
- Ara öğün olarak, mevsim meyveleri, kuruyemişler çok büyük cankurtaran oluyor; hem de bünyeni sağlamlaştırdığından daha az hasta dahi oluyorsun.
- Kilo çizelgesi oluşturun, çok motive edici oluyor. Her sabah tuvalete çıktıktan sonra, aç karnına tartıya çıkın ve gördüğünüz kiloyu not edin, hem neyi doğru neyi yanlış yaptığınızı da görebiliyorsunuz böylece. Ben günlük tutmayı tercih ediyorum, ama haftalık sanki daha uygun gibi tabii.
Daha pek çok yazılabilir aslında, ama ilk etapta aklıma bunlar geldi. Bir yaşam biçimi haline sokunca, her şey çorap söküğü gibi geliyor. Hiçbir şey vazgeçilmez değil; bir süre çikolata, beyaz ekmek, pirinç pilavı gibi şeyleri bir süre yemeyince tadını bile hatırlamıyorsun.
Kıssadan hisse, her şey kişide bitiyor; yapılmayacak iş değil, korkulacak da bir şey yok. Karar vermek ve düzene sokmak yeterli. Düzeni bozmamak tek ilke olunca da yeterli oluyor zaten.
güncel Önemli Başlıklar