the wolverine

entry53 galeri video1
    36.
  1. Bryan Singer yönetiminde 2000'de başlayıp 2003'te devam eden; daha sonra 2006 tarihli Brett Ratner imzalı "X-Men: Son Direniş" ile sonlanan seri dünya çapında yaklaşık 1 milyar 200 milyon dolarlık gişe hasılatı elde edince yapımcılar da haliyle serinin devamını getirdi.

    Önce serinin öne çıkan karakteri Wolverine (Bu öne çıkma durumu çizgi romanın kimi hayranları tarafından eleştiriliyor. Filmin Wolverine'e ilgisinin diğer karakterleri geri plana attığı görüşü ileri sürülüyor.) hikayeden ayrılarak kendi başına bir karakter olarak ortaya çıktı karşımıza 2009'da; X-Men Başlangıç: Wolverine."

    iki yıl sonra ise serinin ağır abileri Magneto ve Profesör X'in birlikte başlayan yolculuklarının nasıl bir düşmanlığa doğru evrildiğini anlatan ve 'X-Men' öncesine giden bir film izledik: "X-Men: First Class." Gerçi yapımcıların bu çabasının tutan seriler için ilk kez uygulandığını söyleyemeyiz. "X*Men" ve onunla dolaysız bağlantılı filmlerin dünya çapında elde ettiği 1 milyar 900 milyon dolarlık gişe hasılatına (DVD,TV, ve marka gelirleri hariç) bakılırsa Foz için hayırlı bir gelir kapısı olduğu su götürmez.

    Sürüden ayrılan Wolverine'in çocukluğundan başlayarak 'X-Men' ailesine katılışına kadar geçen süreyi anlatan 'X-Men Başlangıç: Wolverine' karakteri tanımak açısından ipuçları veriyordu. Çocukken farklı olduğunu hisseden karakterimizin temek problemi "aidiyet" duygusunun yokluğundan kaynaklanıyordu biraz da. Yıllarca bu çelişkilerle yaşadıktan ve özel bir savaş programının parçası olduktan sonra "Yalnız Kovboy" olarak oradan oraya savrulan Wolverine, başına buyruk tavırlarından vazgeçmese de "X-Men ailesi içinde bir kolektifin parçası olarak kendini biraz huzurlu hissetmişti."

    Gösterime giren James Mangold imzalı "The Wolverine" ise bir anlamda kahramanımızın başa döndüğü ve yalnız kovboy rollerini sürdürdüğü bir döneme işaret ediyor.

    Serinin son filminde dünyayı kurtarmak için aşık olduğu kadını (Jean Grey) öldürmek zorunda kalan Wolverine, X-Men ailesinden ayrılmış, tıpkı 2000 tarihli filmin açılışında olduğu gibi kendi başına takılmaktadır. Esrarengiz bir Japon kadının ortaya çıkması işleri karıştırır. Yukio isimli bu kadın Wolverine'in ikinci Dünya Savaşı sırasında Nagazaki'ye atılan atom bombası sırasında hayatını kurtardığı bir japon askerinin emrinde çalışmaktadır. Hayatının son günlerini yaşıyan ve şimdilerde ülkenin en büyük işadamı olan eski asker ölmeden önce eski dostunu görmek istemiştir. Yukio ile birlikte bu ülkeye giden Logan kendisini ölümsüzlük, güç ve para hırsıyla örülü şiddetli bir savaşın içinde bulur.

    Wolverine'i akraba olduğu diğer filmlerden ayıran belirgin özellikleri var. Öncelikle; daha önceki filmlerdeki mutant yoğunluğunu burada göremiyoruz. Yalnızca, "Tinker Tailor Soldier Spy'da" istanbul'da çalışan bir Rus casusu olarak izlediğimiz ve önümüzdeki dönemde sıkça görme fırsatı bulacığımızı sandığım Svetlana Khodchenkova tarafından canlandırılan kötü bir mutant görüyoruz. ikinci olarak önceki filmlerde gücünü ve yeteneklerini bir kolektifin içinde ve dünya yararına kullanan kahramanımızın bu kez çok da anlamadığımız bir nedenden ötürü kişisel bir nedenin peşine takılması söz konusu. Evet, yine kötü adamlarla mücadele ediyor ama "Aman bana ne" deyip geçebileceği bir hikaye bu aynı zamanda. Ki, filmin senaryosunun en zayıf tarafını da bu oluşturuyor. Öte yandan Hollyood'un estetik açmazlarının bu filmde de kendisini iyice açığa çıkardığını görmek kolay. Gerçi hakkını yemeyelim, sonuçta vaat ettiği aksiyon ve eğlenceyi karşılıyor ama daha önce denenmiş ve başarısı garantili olan birçok buluşun kolajlanması filmi estetik açıdan vasat bir noktada tutuyor. Rüya içinde rüya sahneleri ve Logan'ın Jean Grey ile konuşmalarının "inception"ı, dövüş sahnelerinin açık bir biçimde "Kill Bill" ve 2000'lerin sükseli Çin Flmlerini çağrıtırdığını; demir yığını samurayın "iron man" ya da "Robocop" karışımı hallerini bir bakışta anlamak mümkün. Kendine özgü bir dil ve estetik tutturan her işin, uzadıkça kendinden uzaklaştığının, genele benzemeye başladığının, garantili sulara sığındığı için sıradanlaştığının bir kanıtı olarak koyalım bunu da bir kenara.

    "Cop Land", "identity", "Walk the Line", "3.10 to Yuma" gibi sinefillerde özel yeri olan filmlerden sonra "Knight and Day" ile popüler aksiyon sinemaya meylenen James Mangold, Christopher Nolan'ın Batman'i ele alışı gibi zor bir yolu tercih etmek yerine stüdyoların formülleriyle şekillenmiş bir işe imza atmış neticede. Ez cümle; Wolverine'in hikayesinden çok bedenini kullanan ve aksiyona yaslanıp bu açığı kapatmaya çalışan bir iş olmuş. Peki bu vaadini yerine getiriyor mu? iki saat boyunca sıkılmadan izleyeceğiniz kesin!

    The Wolverine
    Yönetmen : James Mangold
    Oyuncular: Hugh Jackman, Tao Okamato, Rita Fukushima, Hiroyuki Sanada, Svetlana Khodchenkova, Famke Janssen

    2013 ABD, 126 dakika, imdb : 7,1

    Şenay Aydemir, radikal gazetesi, 26 Temmuz 2013
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük