Sadakat ihanettir.
neden mi?
canım çeker ama yapamam.
yani?
kendime ihanet ederim.
yani?
sadakat ihanettir.
toplum amma da ikiyüzlüdür.
kadının çapkınına orospu derler,
erkeğin orospusuna ise çapkın.
kadın çapkınlığı gizlice yapmak ister.
erkek ise açıkça.
çünkü çapkınlık erkeğe itibar getirir, kadına ise bela!
çapkınlıkları yüzünden toplum erkeklere de fatura çıkarmış olsa, erkekler kadınların bugün yaptıklarından çok daha az çapkınlık yaparlardı!
çapkın erkekler, çapkın kadınlarla tanışır tanışmaz bir seçim yaparlar: sohbet mi etmeliyim? kırıştırmalı mıyım?
güzel olmayan bir kadının sohbetini dinlemek, sarhoş birinin yada kafası güzel, triplerini dinlemek kadar sıkıcıdır!
sabahları sevimsiz uyanan kadınlar beş para etmezler, erkeklere gelince; sabahları sevimli uyananlar beş para etmezler!
çapkınlık görecelidir. çapkın bir kadını elinde tutmayı başaran erkek, her sene birkaç düzine kadınla yatan erkekten daha çapkındır.
çapkın bir erkeğin bütün sırrı içindeki kadınını çok iyi tanımasıdır. çapkın bir kadında meslek sırrı olmaz. erkeklerin ne kadar çabuk ve neyi istediğini herkes bilir.
çapkın kadınların çoğu aslında şefkat çapkınıdır. seks değil. ya çapkın erkekler? onların çoğu da özgüven çapkınıdırlar. seks değil.
hiçbir erkek yatmamam gereken bir kadınla yattım diye üzülmez. bu kadının pişmanlığıdır.
hiçbir kadın bir erkeğe delice bağlandım diye üzülmez. bu da erkeğin pişmanlığıdır.
işte bu yüzden bir erkek ancak yatmadan önce terk edilirse kendini kötü hisseder. bir kadın ise yattıktan sonra.
erkekler orospuya kendi yalnızlığını kutlamak için gider.
kadın çapkınlığa yalnızlığının yasını tutmak için.
terkedilmiş bir kadın kadar rahat elde edilen bir kadın yoktur. bütün zamparalar bu fırsatları kollarlar.
sahipsiz ve efendisiz kalmış bir kadının kendini piyasada mal gibi hissetmesi o kadar katlanılmaz bir aşağılanmadır ki, gider en olmayacak adama sırf bu duygudan kurtulmak için verir!
yeni aşık olmuş bir kadın güzelliğini kazanır ama şuhluğunu kaybeder. çünkü artık kırıştırmaya gerek kalmaz!
çapkın erkek nadir büyük aşk aramaktadır. çapkın bir kadın ise çoğu zaman büyük aşktan kaçmaktadır.
işte bu yüzden erkeklerin çapkınlıkları kronik bir hastalıktır. kadınların ki ise geçici bir delilik.
intikam için aldatan kadın hep pişmandır. seks için aldatan erkek ise hep doyumsuz!
erkekler için çapkınlık hiçbir zaman bu çağdaki kadar popüler olmamıştır.
neden?
çünkü artık çapkınlık erkeğin erkekliğini yaşadığı son sığınaktır.
erkek için evlilik
önce orospularla yatar, sonra iyi aile kızlarıyla evlenirdik (eskiden)
önce iyi aile kızlarıyla yatıp, sonra orospularla evleniyoruz. allah kahretsin (şimdi)
kadın için evlilik
eskiden önce sevgilimizle, sonra kocamızla sonra da başkalarıyla yatardık.
şimdi önce başkalarıyla, sonra da sevgilimizle yatıyoruz. ama yine de evli değiliz. allah kahretsin.
sosyetik kızlarımızın bir çoğunun, orta halli ailelerimizin ve kasabalı dini kızlarımızın hemen hepsinin namus ve bekaretlerini satışa sunmaları ile profesyonel bir fahişenin silikonlu göğüslerini uzun bacaklarını ve iş bilir dudaklarını satışa sunması arasında ne fark var?
1. birisinin masumiyet ve bekaret sattığı yerde, öbürü sadece vücudunu satmaktadır.
2. silikonlu fahişe çok daha iyi ticaret yapmaktadır.
kadınların en çekici yaşları 15-25 sonra da 35-45 yaşları arasıdır. çünkü bu yaşlarda koca ile ilgili hiçbir endişeleri yoktur. ya koca aramamaktadır. ya kocasıyla mutludur. ya da kocasından bıkmıştır.
kadınlar evlenmeden önce hiç tahmin etmediğimiz gibi, evlendikten sonra ise tam tahmin ettiğimiz gibi çıkarlar.
kadınlar özgürlük ve bağımsızlıklarını her şeyin üstünden tutan erkeklere gerçekten aşık olurlar. kadın erkeğin kendisine bağlanmasını isterken, bilinçaltında hiçbir kadına bağlanmayacak yaratılıştaki erkekleri gerçek erkek olarak kabul eder. kadını aşkta perişan eden de içine düştüğü bu paradokstur.
bekarlar için evlilik, yalnızlık ve kölelik arasında bir seçimdir. bekarlık tek kişilik bir hücredir. evlilik ise iki kişilik.
bekarlık çekilir çile değildir. kadınlarla konuşmanız gerekir sık sık! bir de her gece bir yerler bulup çıkmalısınız. ama evlilik daha beterdir. bu sefer evli kadınlarla konuşmanız gerekir. sık sık ve her gece bir yerlere davetlisinizdir artık!
bekarlığında huzur ve neşeyi bulamamış olan erkek asla evlenmemelidir. evliliğinde mutlu olmayı becerememiş erkek de asla boşanmamalıdır. erkekler bu önermelerin tam tersini uyguladıkları için hayatlarının her döneminde perişan olurlar.
erkekler evlendiklerinde özgürlüklerini kaybettiklerini savunurlar. aslında tüm kaybettikleri çapkınlık özgürlükleridir. o kadar.
hiçbir evlilik aşk evliliği kadar riskli değildir. çünkü aşk evliliğinde kazancımız veresiyedir. çıkarlara dayanan evliliklerde ise peşin. işte bu yüzden ticari evliliklerde bütün gecikmeler tehlikelidir. aşk evliliklerinde ise hayırlı.
aşk bir hastalıktır. aşk evliliği ise tarafların ancak iyileşince birbirini tanıyacakları bir hayaletler nikahıdır.
her şeyden önce huzur ve güvenlik arayanlar benzerleriyle evlensinler. çünkü aşk evlilikleri hiç onlara göre değildir.
evliliğin aşkı öldürdüğü söylenir. bu akılcı tipik düz çizgili neden sonuç yanılsamalarından biridir. aslında; aşkın beklenen ölümü evlilik sırasında gerçekleşmesi tesadüfüdür sadece. aşkın ömrü zaten kısadır. ölümü de hep ama hep doğan nedenlerledir.
erotik aşk tüm düşmanlarını yenebilir. dil, din, sınıf ve kültür farklarını, aile - toplum baskısı her şeyi.
ve evlenilir. evlilik, aşk ve zamanın büyük düellosudur.
sihirli kelime bir müddettir; aşk; sevgi ve şehvetin bir müddet beraber oturdukları bir deliler ve sarhoşlar evidir. ancak eve daha bağlı olan taraf sevgidir. şehvet arada bir dolanmak ister.
senede en az bir kez boşanan ve en az sekiz dokuz hafta birbirinden ayrı yaşayan çiftlerin evlilikleri daha uzun sürer.
evlilik denilen aşkla zamanın bu büyük düellosunda aşkın en zayıf silahı şehvettir. çünkü şehvetin ömrü aşktan da kısadır. üstelik dengesiz bir silahtır da. sık sık tutukluk yapabilir.
zaman denilen canavarın önüne aşklarını sadece şehvet silahıyla donatmış olarak çıkartan çiftler kolaylıkla haklanırlar. zamanın harcaması gereken enerji beş senedir. çoğu zaman da on, on beş ayda koparıverir aşkların kafalarını.
doğanın amacı mutlu evlilikler değildir.
bol çocuktur.
işte bu yüzden işin başında çuvallarız.
ne mutluluğumuz ne de evliliğimiz doğanın umurunda değildir.
ya çamurdan yaratmaya devam etmeliydi tanrı bizi teker teker! ya da rüzgara saldığımız polenler ve tohumlarla bir yerlerden bitivermeliydik.
yazısının sahibidir.