günümüz gençliğinin aşk'ın yerine ikame ettiği soğuk, ucube bir kavram. öyle bir hale geldik ki adam akıllı sevdiğimizi dahi söyleyemiyoruz.
bu tür kavramlarla sosyal ilişkilerini yürüten genç arkadaşlar görünce içim parçalanıyor. yok, mesele yozlaşma, yabancılaşma, farklılaşma değil. daha büyük bir problem var. aşk'ı kitaplarda kalmış eski zaman masallarının dışına çıkmaz sanıyorlar. sonra değer biçiyorlar birbirlerine. "hakettiği değer", "değerinden fazlası" vb. bir takım da ölçütler...
biz sevdiğimize kıymet biçmezdik oysa. uğruna can verilirdi hani sevgilinin, kim öz canına değer biçer ki? hangi ahu gözlü bir delikanlının gönlünü çalar da sonsuzdan daha az değer hakeder? hakkettiğinden fazlası da nedir ki?
bir çift yeşil göze bakınca tâ gönülden gelen bir sesle "allah'ım al canımı şimdi, daha başka bir şey görmek istemem" demeyince insan, en güzel kadına karun'un hazinesi kadar "değer verse" ne olur ki?
aşk, herşeyden önce terbiye ederdi bizi. ustamız mecnun, necid çölü'nde bir yaralı ceylanı kanıyla beslememiş miydi? üstadımız ferhat sevdiği için dağları delip halka su getirmemiş miydi?
aşık olan cihanda, yolda cam kırığı görse çeker alır kenara, değer vermek çok uzaktır bunlara. üç gün değer verirsin, dördüncü gün değer kavramı değişir.