günden güne, aydan aya, yıldan yıla insanın içini kemiren duygu. o keşkenin bazen boğaza düğümlenmesine sebep olan buruk his. insanın zihnini bir zaman makinesi gibi kullanarak zamanda geriye yolculuk yapmasını sağlayan neden. tekrar tekrar ve tekrar. her seferinde geriye gidip o an değiştireceğim küçücük bir seçimle bugünü nasıl keşke demeden daha güzel yapardım diye düşündüren zaman katili. geçmişi sürekli hatırlatıp bugünü güzel yaşamamızı önleyen takıntı. kısacası pişmanlık başlı başına bir pişmanlık zaten...
geçmişi unutmak diye bir şey yok! biz insanların yapısında böyle bir özellik yok maalesef. bile bile lades olamaya mahkumuz biz. pişmanlıklarımızın düşündükçe bizi daha çok üzeceğini bilerek inatla onları düşünmeye mahkumuz. çünkü biz buyuz. düşünen varlık(!) kendi düşüncesiyle kendini boğan iki ayaklı mahluk. neden böyleyiz? bir nedeni yok...
içine atmaktır pişmanlık. geçmişe sünger çekemeyiz belki ama çok güzel içimize atarız bizler. bir süre susmakla başlar bu süreç. sonra o suskunluk uzar, uzar, uzar... görmezden geliriz içimizdekileri. ne büyük ahmaklık! oysaki zamanında birilerine anlatılsa o kadar büyük bir sıkıntı olmayacaktı içimize attıklarımız. ve şöyle son bulur bu süreç; sıkıntılar bir boşluk bulup kelimelerde hayat bulmak istese bile üstüne toprak atar ve boşluğu kapatırız bir şekilde. bir şekilde örteriz, gizleriz, görmezden gelmeye devam ederiz yine. anı geçiştirmek için yaptığımız bu boş uğraş derin bir melankoliye boğar bizi nihayetinde. sonrası mı? sonrası pişmanlık...