önyargılarının esaretinde kalmış bir akıl ne denli donanımlı olsa da 'aydın' bir insan yaratamaz! o akıl, olsa olsa kocaman sözcükleri ağzında beceriyle yuvarlayarak, belli bir kitleyi etkileyen, onların ruhlarını okşayan dokunaklı tümceleri ard-arda ve hoş bir ahenk içinde sıralar.
sormazlar mı adama; pekiyi! o vakit ne için varsın sen?
bir sanatçıya korkup kaçmak, kapısını kapatıp kabuğuna çekilmek, takdir etmek için fırsat kollayan hayran kitlesine mavralar atıp bundan tatmin duymak yakışır mı sence? şerden, melanetten ve her türlü kötücül niyetten korkup ürkmek var mıdır, sanatçının kitabında? bezgin ve yılgın mısın? kılıcın mı kör? yoksa, bu zorlu cenk için yeterli cesaretin mi yok?
üstelik, soljenitsin'in baskıya ve zulme başkaldırışını öve öve bitiremezken bunu yapıyorsan; yaman bir çelişki içindesin demektir.
mevlana'nın, o kendince koşutunu oluşturmaya çalıştığın muhteşem eserindeki şu dizeyi bir daha oku derim!