bugün

iş bulamamak

zor bir bölümden, çokça emek harcayarak, çokça engeli aşarak 4 senede mezun olabilmek bana sadece, hayatta hiçbir şeyin beklentilerle ve planlananlarla işlemediğini öğretti. zira mezun oldum olalı planlarımdan, beklentilerimden ziyade, şaşkınlıklara tanık oldum. ha bir de ilkokuldan başlayıp üniversite sonuna kadarki olan herhangi bir süreçte başarılı ya da başarısız olmanın çok da bir anlam ifade etmediğine.

örneğin, lisans dönemi boyunca saflığıyla ün etmiş, dalga konusu olmuş, hemen hemen her sınavı sayfa sayfa kopyayla geçmiş, "ulan bu kız da 4 senede bitirebildiyse.. bizim bölüm çok bozdu." dedirtmiş birinin çok çılgın bir yerde, çok iyi bir pozisyonda işe başlamış olması.

diyeceksin başarısızdır ama kızın ağzı laf yapıyordur, adamlara kendini sevdirtmiştir bir şekilde. çalıştığı yer, çalışanların kendilerini sevdirtmeyle girebileceği türden bir yer olmamasına rağmen, tamam diyorum öyle olsun. peki kız çok mu çeneliydi? evet benden daha konuşkan. ama ağzını da açıp az çok mesleki bir iki kelam ettiğinde saf olduğu anlaşılıyor gayet. ya da iyi niyetimi bozmayayım, biz bildiğimizden anlıyorduk öyle demek ki diyeyim.

"tamam haklısın, demek ağzının laf yapmasıyla, az biraz kurnaz olmayla dönüyor bu işler" diyeceğim, ama öyle de değil.

örneğin, sessizlikte şahsımı bile geçmiş, gamsız ve pasif görünümüyle bölümde dikkatleri çekmiş birinin bile ciddi ciddi iyi bir fabrikaya, iyi bir maaşla girmiş olması. hem de mezuniyetinden yalnızca bir iki ay sonra.

daha pek çok örnek verebilirim, ama işsiz güçsüz haliyle hasetinden çatlayıp, iş bulan tüm okul arkadaşlarının listesini tutuyor gibi gözükmemek için vermiyorum. zira benimkisi hasetinden çatlamaktan ziyade, "neyi yanlış yapıyorum?" sendromu.

diyeceğim odur ki; uzun bir süredir, çok uzun bir süredir, hayatımda iyi bir sınav döneminden geçiyorum. başka da bir açıklaması yok. varsa da ben bilmiyorum.