Gobi Çölü'nü geçen kafile uzunca bir süre suskunluğun gölgesinde yol aldı
Ölümü Glock marka tabanca kurşununda buldu zavallı Jinsan
ve Nev Yorklu güzel kedisini okşuyordu gün batımına doğru
Hangi dilde yazılırsa yazılsın sonbahar hiç böyle yakışıklı durmamıştı bizde şimdiye dek
Öyle değil mi Nelly?
Devrilen Lenin büstlerinin altında kalan papatyadan kime ne
Devlerin ülkesine baldırı çıplak saldırırken Don Kişot'u bir de böyle düşün
Kül rengindeki bulutlar tümüyle çalınırken cırtlak kızıla Kenai'de
Çığlık çığlığa, nefes nefese Es Es askerleri süngülerinde masum birer ruah taşıyorlardı
Bilmem saat hangi çileyi hangi çileye bağlarken, bir çile bitiyordu ellerinde Hanife Ninemin
Tiflis'te açlık diye haykırıyordu gazeteci çocuk bölüşürken bir lokma ekmeği geceleri kardeşi ve annesiyle birlikte
Listede adı geçenler okunuyordu yorgun gözlerinde, imza, ardından mühür, uykuya dalmıştı Alkatraz'daki müdür
Demiri eritirken Kırgız Kınay, şekil verirken kan ter içinde kaldı; örs, özengi, çekiç
Neyse pencere kenarında begonya büyütmek şöyle bir yana dursun
diye düşünürken
Şiire yazılmış bu papirüs avuçlarımın arasında bir parça saat oldu, birazcıkta kum
Gözüm anne yadigarı o fotoğrafta takılı kaldı
Sonra uyumuşum.