Anayasanın ne kadar sakat, ne kadar kötü yazılmış (öptüm seni Orhan Aldıkaçtı), bazı konularda ne kadar muğlak olduğu yeniden anlaşılınca, üstelik bu anayasanın 'yalnız Turgut Özal değil' bizzat onu korumak ve kollamakla yükümlü olanlar tarafından da çatır çatır çiğnenebileceği görülünce, yeni bir anayasa yapmak özlemi de başgösterdi... Doğaldır.
Çünkü zart zurtun, 'vatandaş yerine kuzu yetiştirmeye' yetmediği de anlaşılmıştır.
'Bugüne kadar görmüş olduğumuz en iyi anayasa' olan 1961 Anayasası'nın çok çok gerisinde, 1921 Anayasası'na bile rahmet okutan ve memleketi kaskatı bir 'bürokrasi vesayetinin' sultasına sokan bu anayasa elbette değişmelidir.
Kaldı ki, o anlı şanlı 1961 Anayasası'nın bile 'halkın temsilcileri üzerinde bir seçkinler denetimi' yaratarak (senato), ekonomiyi merkez güdümüne ve plana bağlayarak, 'karma ekonomi' ideolojisini dayatarak, darbecilere ömür boyu koltuk garantisi sağlayarak (tabii senatörlük kurumu) ne kadar ilerici olduğu tartışılmalıdır! (Buna 27 Mayısçı Hıncal Uluç ağabeyim yanıt versin, karıdan kızdan başını alırsa...)
Ne var ki, birkaç gazetecinin, birkaç profesörün, hatta birkaç politikacının keseceği ahkâmla değişmez anayasalar...
Anayasaları halk falan yapmaz. Bunu savunana saftırık derler.
Öyle durduk yerde de Kurucu Meclis falan kurulmaz. Hele hele, bazı arkadaşların matah bir çare gibi gördükleri “her maddesinin ayrı ayrı halkoyuna sunulması, sonra tamamının tekrar sorulması” falan gibi saçmalıklar hiçbir ülkede görülmemiştir.
Anayasa'yı, o dönemde o toplumda borusu öten güçler yaparlar.
Bu Batı'da dönem dönem şu sınıf ya da bu sınıf, Türkiye'de ordu ve aydınlar olmuştur.
Bu bir uzlaşma, mutabakat, konsensüs falan değildir. Bir dayatma da denemez her zaman, bir “ağır basma” durumudur.
Bu bir toplum sözleşmesi falan değildir. Bu görüş on sekizinci yüzyılda kalmış, naftalin kokulu bir görüştür; contrat social teorisyenlerine, başta Jean-Jacques Rousseau olmak üzere, okul kitaplarından başka tüküren yoktur. O adamın, sınavlarda bana eziyet çıkarmaktan öte bir faydasını görmüş değilim gençliğimde.
Üstelik hiçbir Anayasa mükemmel değildir ve olamaz, mutlaka eksikleri, açıkları, delikleri bulunur.
Örneğin 1876 Anayasası halkın malkın değil, Mithat Paşa’nın masa başı ürünüdür. Mithat Paşa, o zamanın Kenan Evren'i sayılacak Serasker Hüseyin Avni Paşa'yı da yanına alarak Sultan Abdülaziz'i bir darbeyle devirmiş, fakat hazırladığı ilk anayasamızda padişaha olağanüstü yetkiler vererek kendi sonunu ve kendi kurduğu düzenin de sonunu hazırlamıştı. (Alo? Bu size bir şey hatırlattı mı?)
Beşinci Murat bir ingiliz kralı durumuna düşürülmeye pek de ses çıkarmayacaktı, diklenecek durumda da değildi, fakat tahta çok kısa bir süre sonra Abülhamid'in geçeceği düşünülmemişti, üstelik o da her türlü demokrasi garantisini paşaya vermiş, köprüyü geçene kadar ayıya dayı demişti!...
1921 Anayasası'nda yapılan değişiklikler, hele cumhuriyet, hele devrim kanunları falan, hiçkimseye danışılmamıştır.
1961 Anayasası'nın hazırlanışında devrik ve sabık politikacılara fikir sorulduğunu (o zamanlar bunları aşağılamak için düşükler denirdi) hangi belgeselde izlediniz?
Bizi on yıl geri götüren '1971 değişikliklerini' yaptıran Memduh Tağmaç çağırıp da bana mı sordu?
Senatoyu, yani okumuşların ve seçkinlerin denetim mekanizmasını ortadan kaldırarak kendi kalesine esaslı bir gol atan, üstelik cumhurbaşkanlığını olağanüstü yetkilerle donatıp yirmi beş yıl sonra da bu gücün arzu edilmeyen kişilerin eline geçmesi ihtimali belirince paniğe kapılan bürokrasi (merhum Mithat Paşa yukarıdan bize gülüyor) kime danışmıştı, kodesteki altı yüz bin kişiye mi?
'Halkoyuna sunuldu ve kabul edildi ya...' denecektir. Öyle bir ortam yaratırsınız ki, halk otu da boku da oylatsanız evet der.
Hangi ülkeye giderseniz gidip bakınız. 1793 Anayasası'nı hazırlatan Robespierre kralcıların, hatta burjuvaların fikrini almıştı derseniz, sizi önce Erdoğan Teziç ağabeyim döver.
Yani diyeceğim, olağanüstü şartlar ortaya çıkarsa yeni bir anayasa da gündeme gelir. Öbür türlü, boşuna beklemeyiniz.
Eh bu da yeni bir darbe, ihtilal, savaş falan demektir.
Çok hayran olduğunuz Batı'da cumhuriyetlere de anayasalarına göre numara veriyorlar, Fransa şu anda beşincide...
Bu hesaba göre biz de Üçüncü Cumhuriyet'i idrak etmekteyiz, ikinci cumhuriyetçi takımına (ben onlardan değilim) kızanlara saygılarımla arz ederim...