bugün

life of pi

kitabını okumadım.
okuyamadım.
okuyacağım.
okurum.
oku.

ama bir kişi dahA, ''AA, SEN BU kitabı okumadın mı?'' tarzında ezikliğe iterse beni, çok pis olacak. zira, bayıla bayıla beklediğim, sevdiceğim, gözümün nuru film. hatta ne demiş büyüklerimiz; beklenen gün gelecekse çekilen çil...

neyse, demin fragmanını izliyorum; şöyle yaparım. böyle yaparım. filme giderim. baktım havada karada iyi gidiyo 2.ye giderim. hep giderim. hiç çıkmam. evim bellerim. evlenme teklifi ederim, ohh bilet kuyruğundayım, tamam bileti aldım izleyebilirim diye ufaktan bi hayallerime ayar çekiyodum ki, ya filme girmek için bilet almaya gittiğimde gişeci bana;
-''afedersiniz efendim, pi'nin kaderini okudunuz mu? yok yani banane de, kitabını okumayanlara bilet satışı yapmıyoruz. üzgünüz.'' kıvamında, fiziksel olarak minimal zihinsel olarak yıkıcı bi olayla karşılaşırsam diye fellik fellik araştırıp kitabını okucağımdırdandırdır da dır.

evet, film gösterime girmeden heyecan salgılayan hormonlarım kafayı yedi. ne yapacağını bilemiyöre.

zaten bu alanı sırf filmden sonraki anlatma isteğim için rezerve yapmak için şeediyorum. şeeddim.

bu yazı filmi izledikten sonra, film kritiği yerine geçerekten kendini yok edecektir.**
(bkz: bu alana reklam verebilirsiniz)*