bir cümbüştür ağır roman. kozmopolit üstü açık bir meyhanedir zamanın boşluklarında gezinir. bildiğimiz bir zamanın üstelik. biz susarken kolera mahallesi şenliğe başlar, yüzümüzü yıkarken bir köşede birileri ölür, işe giderken planlar yapılır temizlemek için adam gibi adamları dünyadan, biz uyurken uyanır kolera yedi başlı bir canavar gibi ateşini üfler istanbul'un suretine. biz yaşadığımızı zannederken yanıbaşımızda keşfedilmiş esrarengiz bir dünyadır kolera mahallesi ve yaşayan ölülerden arındırılmıştır. biz susarız, ağır romanlar konuşur. sonra biz susmaya devam ederiz çünkü söylenecek bir şey artık yoktur. kitabıyla da filmiyle de efsane sözcüğünün tam karşılığıdır.
mustafa uğurlu için ayrı bir parantez açmak gerekiyor, bu filmdeki performansıyla sinema tarihine geçmiş, ben oyuncuyum diye ortada gezenen yavşaklara "senin oynadığını ben kulağıma damlatırım, sen git kumda oyna" mesajı vermiştir. açıkçası hunharca sikip atmıştır!
bir lafım da ağır roman yeni dünya dizisine; çok afedersiniz ama amına koydunuz efsanenin!