550 yıl önce bu topraklarda sorulmuş tarihi bir soru;
"2. mehmet'in, şeyhülislamı hocazade'ye sorduğu bu soru, aslına bakılırsa bu padişahı osmanlı tarihinin en önemli hükümdarı yapmaya yeter, yani istanbul'u fethetmesine gerek yoktu. ancak belli ki bu soruyu sormasını bilen, istanbul'u da mutlaka alırdı. (...) bu soruya doğru yanıtı verememiş, gelenekle bağını koparmış, sonra bu soruyu ve yanıtını bir daha neredeyse kurcalamamış bir toprağın çocuklarıyız biz. kendimizi batı üstünden tanıdığımız, ve çoğunlukla bu tavrı bugün de sürdürdüğümüz için özürlü kuşaklarız. kemalist modernleşme denemeleri ve marksist kökenli -ama elbette ki yine radikal- modernleşme önerileri ülkemizde süre giden kimlik bunalımına ne yazık ki son veremedi, veremez de. mehmet altan'ın star'daki son yazısında söylediği bir söz var: "herkes ümitsizlik yarışındayken, ümidi yaratan bu ülkenin baş tacı olacak". bu ümidi yaratmak, gelenekle yolları yeniden kesiştirmekten, geleneğin kaçınılmaz olarak yine modern -belki yeni modern- yorumlarını yapmaktan geçiyor. ancak gelenekle bağını kuran, eskiyi içeren bir yeni, umut olma olasılığını hak edebilir.
kim bilir belki bugün karşı karşıya olduğumuz çok sayıda zor sorunun kaynağı da buralarda aranmalıdır. bu kadar derinlerde ama ne güzel ki, hala ulaşılabilir bir derinlik."