açıkçası konuyu din açısından ele almak istedim. çünkü inanç denildiğinde çoğularının aklında çağrışan din olgusu bende de çağrışmakta.
dolayısıyla öncelikle kendi inanç algım olan islam açısından bakmam gerekir ise; her müslüman'ın bir başkasının dini inançlarına saygı duyma zorunluluğu vardır, kişinin tapındığı put dahi olsa. çünkü kur'an, "onların allah dışında dua ettiklerine/çağrıda bulunduklarına sövmeyin. yoksa onlar da düşmanlıkla ve bilgisizce allah'a söverler." (en'am suresi, 108. ayet) ve "sizin dininiz size, benim dinim bana." (kafirun suresi, 6. ayet) der.
dini bakış açısını bir kenara koyar ve daha geniş bir pencereden objektif olarak görmemizi sağlayacak, insanlar açısından "düşünce, fikir ve inanç özgürlüğü" kavramını ele alır isek; evet, kişilerinin birbirlerinin dini inançlarına saygı duyma zorunluluğu yine vardır.
kişilere duyulan saygı ile din olgusuna duyulan saygı arasında ciddi bir uçurum vardır. öncelikle bunu ayırt etmenin gerekliliğine inanmaktayım.
şöyle ki -en azından kendi adıma konuşmam gerekir ise- ; insan ilişkileri arasındaki saygı kavramının yaratılıştan gelen değil, kazanılan bir kavram olduğuna inanırım. (bkz: edimsel davranış)
dolayısıyla bireylerin düşünce ve ifade özgürlüklerine duyduğum saygı kendime duyduğum saygıyla eşdeğerdir. bir insana saygı duyacaksam söylemlerine ve eylemlerine bakarım.
ve tekrar belirteceğim gibi, din olgusu ve benzeri kavramlar işin içine girdiğinde durum çok daha başka bir hal alır ve asla bireylerin birbirine duydukları saygıya eşdeğer değildir.
çünkü saygı yaratılışımızla ilgili bir kavram değildir.
yaratılışımızın en temelinde inanç yatar, ki bunu sadece yaratıcıyla kısıtlamam mümkün değildir.
bir şeylere inanma isteğiyle yanıp tutuşuruz, inancımızı yitirdiğimiz anda da yok oluruz.
ama madem başlığın rotası belli ve ben din üzerinden gitmeyi seçtim, şöyle örneklendireyim;
inanç sahibi kişi ile inancı olmayan kişi arasında -inanç kavramı adı altında baktığımız zaman- ironik bir biçimde fark yoktur.
inancı olan birey inandığı din doğrultusunda allah'ın, tanrı'nın, yaratıcı'nın, hatta uç bir örneklendirme olarak put'un varlığına inanır ve kendisi dahil çevresindeki herkesi "var olduğuna inandırmak" ve dolayısıyla "daha çok inanmak" adına inancı doğrultusunda her şeyi yapar iken, inancı olmayan birey -en bilinen kavramı ile (bkz: ateist), ki ateistler sadece tanrıtanımaz değildir, metafizik olan her olguyu reddeder- allah'ın, tanrı'nın, yaratıcı'nın ya da put'un yokluğuna inanır ve kendisi dahil çevresindeki herkesi "yokluğuna inandırmak" ve dolayısıyla "daha çok olmadığına inanmak" için inancı doğrultusunda her şeyi yapar.
işte, aslında işin özü bu kadar basittir. ve yazik ki her iki gruptan ya da grubu çoğaltılabilen bu insan gruplarının eylemleri doğrultusunda inandıkları olguları yargılarız.
her zaman şunu düşünmüşümdür; bir insanın davranışları "asla ama asla" o insanın inandığı dinin ya da düşünce akımının aynası değildir.
bir dine ya da düşünce akımına inanmayı seçmek ya da seçmemek için öncelikle ciddi anlamda o din ya da düşünce akımı hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. yoksa saygıyı kavramlara duymak diye bir olgu yok. bal gibi de insanların eylemlerine bakarak inançlarını yargılıyoruz hepimiz. ve dolayısıyla da o sığ düşüncenin getirisi olan eylemlerimizle dini inançlara saygı duymadığımızı sanırken, aslında kişilerin eylemlerine saygı duymadığımızı gözden kaçırıyoruz.
ha bir de son olarak, aklıma çok takılıyor; din ve dini inanç kalıbında neden asla çok tanrılı dinler günümüzde ağır biçimde yargılanmaz da, hedef her zaman tek tanrılı dinler olmuştur ve neden çoğunluklu olarak tek tanrılı dinlere inanan insanların inançlarına saygı duyup, duymama konusu gündemdedir?
bir kişi de görmedim ki çıkıp diyen; "arkadaş, firavun'u, maya'sı güneş'e tapıyordu, ben güneş'e saygı duymuyorum."
velhasıl kelam; duyun arkadaşlar. kişilerin dini inançlarına ve tüm inançlarına saygı duyun. fakat kabul etmek asla zorunda değilsiniz.
bir insanın inancına tu kaka demek, her şey bir tarafa o insanın kalbini, ruhunu incitmektir. yaralamaktır. ve evet, insanlık suçuyla tartışmasız eşdeğerdir.