budapeşte

entry197 galeri
    53.
  1. eylül ayının son üç gününü geçirdiğim şehir. şehri yıllardır görmek isterdim. bir şeyin hayalini kurduktan sonra aslı biraz yavan kalıyor doğrusu. ya da benim hayal gücüm fazla zengin. neyse budapeştede de durum öyle oldu gibi.

    ilk gün akşama doğru havaalanına indik. şehre taksiyle geçip sonraki günlerde paso yürüdüm. toplamda elli km yapmışımdır. taksi parası çıktı ama ayakkabı gitti. hesap yine tutmadı amına koyim.

    kaldığım hostel peşte tarafında merkezi bir yerde idi. sabah erkenden kalkıp parlamento binası önünden geçip elizabeth köprüsünü takip ederek buda tarafına geçtim. ilk işim gül baba türbesini bulmak oldu. türbe kapalıydı uzaktan bir fatiha okuyup gül baba heykeliyle konuştum. adamı olduğu gibi heykel yapmışlar, boyu neyse heykel de o kadar. gül baba adıyla bir de sokak var türbeye yakın. bir de o sokağın bağlandığı bir cadde var türk caddesi. török utca.

    margid adası var tuna üzerinde, şöyle uzaktan baktım. sevgili olsa insanın yanında romantik bir yürüyüş fena olmazdı ama oraya bir yarım gün ayırmak lazım gelir. buda tarafında umarsızca yürüdüm yürüdüm zincirli köprüden beriye peşteye geçtim takrar. tamam tuna güzel ama asla boğaz değil. anladım ki hiç kimse istanbul değil, istanbul boğazı gibi hiç değil.

    belki almanyadan budapeşteye gitmekle türkiyeden gitmek arasında fark vardır. orada gördüğüm binaların benzerlerini almanyada fransada gördüğümden beklenen etki oluşmadı bende. ki aradığım tuna idi. tunanın daha güzel göründüğü başka bir mutlaka vardır. viyanada da çok iyi değildi tuna. tuna tuna sen bu olamazsın. estergona gidip kaleden bakmak lazım belki de.

    vaci utca diye bir caddesi var istiklale benzer dediler istiklal en az beş çeker buna. kızları güzel bak ama macarların. türk kızları gitmesin ama macar kızları da gelsin.

    2. dünya savaşı sonrası komünizmden çektiklerini anlatan bir terör müzesi yapmışlar ki görülmesi gerek. konuya verdikleri önem ve emek güzel bir kere. ekşide biri macaristanın başına gelen en güzel şeyin komünizm olduğunu yazmıştı. ironiye bakar mısın, adamlar terör müzesi yapmışlar komünist düzendeki zulümleri anlatan.

    sonra kahramanlar meydanı çok ihtişamlı. on üç büyük hükümdarın heykelini yapmışlar. hemen arkasındaki bölgede büyücek bir park-mesire alanı ve yakınlarında heyvanat bahçesi var. ben girmedim o ayrı, kaç çeşit olursa olsun hayvan sonuçta.

    opera binası da güzel. içeride opera oynarken dışarıya da perde kurup caddeye sandalyeler atmak suretiyle oyunun dışarıdan da izlenesini sağlıyorlar. benzer uygulama viyana da da var. ilk oyun kahramanlık anlatıyordu ve güzeldi takip ettim. sonra kadınlar çıktı sahneye bağırıp duruyorlardı, yarısında çıktım.

    bazilika ve çevresi görülmesi gereken yerlerden. binanın kulesine çıkıp şehre tepeden bakılabiliniyor.

    sonuçta fena bir şehir değil ama bir şeyler eksik orda. belki türklerin elinden çıkmasa daha iyi olurmuş. tam bulamadım ne olduğunu ama üzgün gibi, kırgın gibi. tuna aksam mı akmasam mı, mavi mi aksam kırmızıya mı çalsam diyor gibi. doğu ile batı arasında kalmış gibi. buda doğulu iken peşte batılı. ama yön olarak tam tersi. arada kalmış bir şehir bence budapeşte. coğrafyası doğulu ama binaları batılı. vücudu doğulu ama elbiseleri batılı. elbiseleri arasından görünen yerleri daha güzel ama oraları sınırlı. soysan utanacak giydirsen yakışmıyor. tuna bu duruma alışmış görünmüyor.

    mahvetmişsiniz lan budin i.
    0 ...