insanın doğası bencildir. o kadar bencildir ki kendi mutlu olsun diye ve hatta mutsuz olmasın diye de olabilir herkesin mutsuzluğunu umursamayacak bir bencilliktir. bu üç beş kuruşluk bir servet, derdini anlatıp bir psikolog gibi tavsiye alıp durumunu ıslah edecek bir dimağ yada kendine farklı imkanlar yaratmak için ucuz oyunlara girmektir. işte bu insan sensin, benim, o ve diğer herkes. üzülmeye yada kim tutmaya gerek yok, insanın doğası bu, pire için yorgan yakmaya, yoketmeye yönelik küçük bir kulübe için ormanları. tonlarca benzini yakıp gidip ağaç altında bi yerde denize girerim tatil yaparım demek işte insanlık. nadiren de olsa kendi çıkarlarından feragat edenlerin çabalarını kötüye kullanmak. insanlık işte böyle utanmaz bir çıkarcılık, kaygısız bir yaşam tarzı içten içe. ve tüm samimiyetimle şunu söyleyebilirim ki insan hiçbirşeyi haketmez. tek geliri hissetmek olan bir sisteme hiçbir istediğini vermemek gerekir böyle bir zarar durumunda. gözümüze en çok takılan insan ilişkisi de arkadaşlıktır. tesadüfe bakın ki çoğumuz da memnunuzdur arkadaşlarımızdan. neticede arkamızdalardır ya, lafın gelişinden de olsa gerçeklikten de olsa insanın arkadaşları olması ona iyi hissettirir. hiçbirimiz arkadaşlarımızı haketmiyoruz, hepimiz onların bize yaptıkları iyilikleri sömürüp onlara yapacağımız iyilikleri "sadaka" kadar tutmayı uygun görüyoruz. hepimiz bencil pislikleriz, nefes aldığımız her an çevremizdeki herşey için zarar demek ve biz bunun farkında olaraak -en azından bilinçaltımızda bu bilgiyi tutarak- hala en aşağılık eylemlerimizi yapmaya devam ediyoruz. daha çok zarar verdiğimiz şeylere daha güzel anlamlar yüklemeye çalışıyoruz, isimlerini öyle koyuyoruz ki yaptığımız kötülükler "o kadar da kötü" gözükmesin diye. kıyamet dediklerimizin şimdiye kadar kopması lazımdı bizi bu durumdan kopartmak için. ölmeliydik hepimiz ki birbirimize daha fazla zarar veremeyeydik. herşey boş, hayat yalan, arkadaşlıklar tuzak ve samimiyet geri dönüşü olmayan bir pişmanlık; bunun farkında yaşamalıydık. hala herkese zarar vermenin rahatlığıyla uyumamıza, işe gitmemize, hocalarımızın arkasından konuşmamıza, sevişmemize, kavgamıza devam etmeliyiz yoksa bu kıyametler hiç de kopacak gibi durmuyor.