hangi hastahaneye gitsem, modernliği, ilaç kokusu olmayışı hiç önemli değil, hangisine gitsem bu kitap gelir aklıma.
Bende şunları hissettiren kitaptır :
Soğuk teneffüsler ve odaları, umutsuz hasta yakınları, endişeli hasta gözleri, tentürdiyotlu pamuklar, yaralar, kanlar, sargılar, insanın sade madde olarak algılanışı, korku, bu ıstırap içinde sadece mesaisinin dolmasını bekleyen hemşireler, ya da öğle yemeği saatini düşünen röntgen teknikerleri, senelik izni için hastasına randevu vermeyen ordünaryuslar, 20 li yaşlarda hastahane kenarında ölen gençler, parası olmadığı için muayene bile edilmeyen maden işçileri, çocukluğu hastahane kapılarında geçmiş senin benim şanssız herkes, sen, ben, o, biz, hepimiz...
Kitaptan bazı satırlar :
Büyük bir hastalık geçirmeyenler, herşeyi anladıklarını iddia edemezler.
iki hasta kadar birbirine yakın hiç kimse yoktur.
Bu odada başkaları inleyecekler. Onları şimdiden gayet iyi tanıyorum.
Üstümden çıkarıp yatağa attığım robdöşambr içinde, ebediyen aynı insan bulunacak: Hasta.