akira kurosawa'nın akahige'den sonra çektiği düşük bütçeli Dodes'ka-den sonrası girdiği ekonomik kriz ile koşut psikolojik kriz zirvesi intihar denemesinden sonra rusya'da mos film yapımcılığında çektiği dersu uzala'dan beş yıl sonra beyaz perdeye muhteşem dönüşünü sağlayan; büyük bütçeli, epik başyapıtı. filmin görüntüleri, konusu, kurgusu kadar müzikleri de bu epik şahesere yakışır derecede görkemli. Shin-ichiro ikebe, japon flarmoni orkestrasının yardımıyla izleyici için kurosawa'nın görsel şöleninde işitsel doruklar da yaşatmakta. filmin başrol oyuncusu, Tatsuya Nakadai; filmin adıyla pek uygun düşecek şekilde başlarda; kurosawa'nın eski dostu ve vazgeçilmez oyuncusu toshiro mifune'in karizmatik, yer yer alaycı ve etkili oyunculuğunun bir dublörü gibi görünse de (tabii bu kurosawa filmlerinde mifune'i defalarca izleyerek onunla bütünleşen bir seyir deneyimi yaşamış izleyiciler için geçerli.) film ilerledikçe bir dublörden öte bir yıldız oyuncu olduğunu seyirciye kanıtlamakta. aynı, filmde ölen lord ile özdeşleşen hatta bazı yerlerde onu geçen gölge savaşçı gibi...
--spoiler--
zor olduğunu biliyorum. ben de uzun süre lord'un dublörüydüm. işkence gibiydi. kendini bir başkasının yeriğne koymak kolay değil. çoğu zaman kendim olup özgür kalmak isterdim. ama şimdi düşününce bencillik ettiğimi anlıyorum. bir adamın gölgesi onu asla terk edemez. ben kardeşimin gölgesiydim. ama onu kaybedince, kendimi bir hiç gibi hissediyorum.
--spoiler--
filmdeki rüya daha doğrusu kabus sahneleri, gerçeküstücü bir ressamın fırçasından çıkmış gibi etkileyici hatta bir nebze sersemletici cinsten.
suwa kalesi'ndeki sahneler; hem sinematografik açıdan insanı doyururken hem de bir yandan hamlet'in hezeyanlarına selam çakmakta.
--spoiler--
-general:cesedinin zırhıyla birlikte suwa gölü'ne bırakılmasını vasiyet etti. nedenini biliyor musun? çünkü sana yakın olmak, yardım etmek istedi. çünkü sen suwa kalesi'nde yaşıyorsun. bence bu onun hislerini gösteriyor.
-lord'un oğlu:rüzgar, orman, ateş ve dağ'ın baş harflerini taşıyan sancağını kullanmamı yasakladı. bu sancak takeda klanı'nın liderini simgeler.
-general:o sancak merhum babanı simgeler. o sancağı kullanmanı yasakladı çünkü onu geçmeni istedi, senin kendi sancağını taşımanı istedi.
--spoiler--
--spoiler--
rüzgar gibi atik; orman gibi sessiz; ateş gibi yakıcı; bir dağ kadar sağlam. bunun için lord'a dağ denir. o hem savaşta hem de yuvasında bir dağ gibi sabittir. ordusu saldırıya geçtiğinde ilk önce atlılar rüzgar gibi atik saldırırlar. ikinci olarak mızraklar bir orman gibi ilerlerler. üçüncü olarak süvariler acımasızca saldırırlar. lord arkalarındadır, daima onları izler, bir dağ gibi sağlam durur. bu yüzden askerlerimiz bu kadar iyi savaşırlar. bir dağ gibi sağlam. lord o dağdır. bu yüzden ona dağ deriz.
--spoiler--
sergei eisenstein'ı da derinden etkileyen japon geleneksel tiyatrosunun nadide örneklerinden noh tiyatrosu esintileri de filme bambaşka bir hava ve derinlik katmakta. özellikle shingen'in ölümünü 3 yıl sonra öğrenen düşmanının; bu haber üzerine sergilediği noh performansı unutulmaz güzellikte.
--spoiler--
bir insanın elli senelik ömrü bile, bu dünya için kısa. hayat sadece bir görüntü, bir illüzyon. bir kez yaşanan hayat ebediyen sürmüyor.
--spoiler--
son olarak; film tarihte çoğu kez görüldüğü gibi; büyük bir liderin ardından hasbel kader onun yerine gelen kişinin, o büyük lideri aşarak gelme kompleksinin dayanılmaz aciziyeti ile bitmekte. *
savaş meydanındaki yenilmiş takeda ordusunun atlarının şiirsel sahneleri, andrey tarkovski'yi etkileyecek cinsten.
tabii ki ruhani bir işaret şeklindeki gökkuşağı ve shingen'in sancağına gölde ulaşan, gölge savaşçının ölüm sahnesi de epik sinema tarihinin unutulmaz karelerinden.
tüm bunlar ışığında bu filmin yapımına mali kaynak sağlayan kurosawa hayranı george lucas ve francis ford coppola'ya da özel teşekkürü borç biliriz.