2007de açıklanan Türkiyenin AB Müktesebatına Uyum Programı 2007-2013 AB Uyum Programına göre 188 yasal düzenleme ve 576 ikincil düzenleme yapılması gerekiyordu. Yıllara göre söylersek; 2007-2008 yıllarında 114 yasa, 2008-2009 yıllarında 30 yasa, 2009-2013 yıllarında 64 yasa çıkması gerekiyordu. Ancak TBMMnin internet sitesindeki faaliyet raporlarına bakınca; 2007-2008de 14, 2008-2009da 8, 2009-2010da 7, 2010-2011de ise 1 yasa karara bağlanmış. Bu belli ki reform yapmak, AB standartlarında bir yapı kurmak gibi niyet olmadığını gösteriyor. AK Partinin ilk üç yılında AB projesi iyi gitti ama sonra frene basıldı. AB siyasal bir proje değil, bir toplumsal projedir. Çağa eklenme anlayışıdır. Türkiyede Temmuz ayında 110 işçi öldü, 24 işçi de yaralandı. Bizde ABdeki toplam iş kazalarından 7.5 katı daha fazla işçi ölüyor. Uyum yasalarını yapsak bu işçiler ölmeyecek. AB sadece demokratikleşmeyi değil, yaşamın kaliteleşmesini de sağlıyor. Damacanalarda mikroplu su içiriliyor, okullar açılınca 70-80 öğrenci bir sınıfta okuyacak. ABde tüm bunlar standarta bağlı. AB, yaşam kalitesini yücelten bir sosyal hukuksal anlam taşır. Oysa Türkiyede insanlara insan üstünden değil, din üstünden bakılıyor. ilk başta hedef demokrasiydi ama maalesef endişeli Kemalistler haklı çıkıyorlar. Müslüman gençlik, içki yasakları, Şangay beşlisi ABden uzaklaştığımız anlardır. Mesut Yılmaz AB yolu Diyarbakırdan geçer demişti, açılım yürümedi. Avrupada sınırlar kalktı, biz Sünni algısıyla ötekileştirme siyasetine hız verdik. Bu muazzam bir bölünmeyi de beraberinde getiriyor. Ruhban okulunu açmıyoruz, Alevilere ibadet hakkı vermiyoruz, 301 yasasını değiştiremiyoruz, vicdani red hâlâ bize marjinal geliyor, fikir özgürlüğünde geri gidiyoruz. ABnin temel hak ve özgürlüklerinden, siyaseti yönlendirenlerin totaliter yapısına geldik.