konunun yeni taşınılan bir evde cereyan etmesi başlı başına bir klişe. daha filmin başında biliyorduk ki ne olacaksa o evde olacak. sonra bahçıvan evden çürük et kokusu geldiğini söylüyor canan'a, kadın da "gerizekalı!" diyerek onu kovuyor. peki o ana kadar evdeki kokuyu fark edemedi mi de bahçıvan deyince farkına vardı?
sonra semum'un canan'ı ele geçirmesi de komikti, benim aklıma direkt kutsal damacana geldi. hele o semum'un sesi var ya. bak ben sana windows'un kendi ses kaydedicisinde yaparım aynı sesi, bir komedi filminden fırlamış gibiydi ses. korkutmaktan çok espri için malzeme oldu.
sonlara doğru cehenneme teleport yaptıkları sahneyse filme bir aksiyon filmi havası katmış. cehennemde yaratıkların hep beraber bir adamın üstüne yürümesi, adamın dua ederek kalkan oluşturması vs. bizim kültürümüze uygun bir konu değildi.
bir de filmde ucu açık, tamamen izleyiciyi ürkütmek adına konulmuş şeyler var. mesela patavatsız yan komşunun kaybolan karısı. sanki hasan karacadağ ondan şüphelenelim, ondan korkalım diye koymuş o karakteri, sonra konu bambaşka yerlere gidince onu unutuvermiş gibi, havada kalmış o kısım.
kısacası, başarısız bir korku filmi olmuş. izlemek zaman kaybı mı, yoo canınız sıkılıyorsa iyi gider. birçok sahnesinde güleceğinize eminim. bu tür şeylerden, yani anladınız işte siz, korkan biri olarak, beğenmedim ben bunu, olmamış.
ille de kaliteli türk korku filmi istiyosanız, gidin musallat'ı izleyin. benim gibi iki üç gün odada tek kalmaya korkarsınız.