Senaryosu itibari ile bir farklılık yaratacağı zaten belliydi. Beklediğimi de fazlasıyla aldım diyebilirim. Normal bir konuya çeşitli öykülendirmelerle, olaylarla ve kişilerin bakış açıları yardımıyla normalin üstü hâl aldırılıyor. Emma Stone, Viola Davis ve Octavia Spencer filmi götürenler. Ancak benim fikrim Jessica Chastain'den yana.. The Tree of Life aynı şekildeydi bu filmde de aynı güzel performansı sergiledi. 2011 senesi filmler bakımından ne kadar kısır geçmişse de bu film birkaç iyi filmin arasındaydı kesinlikle.
Irkçılığın zamanında ne kadar acımasızca uygulandığını ve bunların siyahi insanları nasıl zor durumda bıraktığını görüyoruz. Aslında herşey renkle bitmez.. Renkten öte insanların kalplerinde ki duygudur önemli olan. Benim rengim beyaz, onun rengi siyah ne fark eder ki? diyorsunuz değil mi. Zamanında çok şey farkediyormuş. Günümüzde de birkaç zırzop var tabii ki ama cezaları da var peşi sıra.. Bu iğrençliği film bir kez daha ayrımcıların yüzüne çarpıyor. Film bize aslında ırkçılığı anlatmıyor. Bir beyazın siyahi duygulara nasıl ortak olduğunu ve onlara kendilerini cesaretli hissettirdiğini konu alıyor. işte bu yüzden de farklı bir uyarlama. Binbir türlü farklı duyguyu yaşayıp hissedebilirsiniz. Rengi ne olursa olsun birini bir insan olarak bütün halinde görebilmektir önemli olan.
Oscar'a aday filmlerden bir tanesiydi, kısacası güzeldi.
- içine ne kattın da bu kadar lezzetli olmuş?
+ Meksikadan gelen kaliteli bir vanilya ve özel bir şey daha.
..
- Kes bir dilim. Git tabak getir.
+ Bokumu ye.
- Ne dedin sen?
+ Bokumu ye dedim.
- Aklını mı kaçırdın sen? Hayır, efendim ama siz birazdan kaçıracaksınız. Çünkü az önce yediniz.