luis bunuel

entry29 galeri
    10.
  1. ''kahkahasız bir gün kayıp bir gündür''

    yukarıdaki sözler biraz olsa da bunuel'i tanımlamaya haizdir.
    kendisi 1900 yılında doğar. erken yaşlarda babası askere gitmiştir. yine erken yaşlarda o zamanlar(ki amerika-ispanya harbi nin öncesidir) küba'ya gider. babası madeni eşya satan bir dükkanda çalışmaya başlayarak zenginliğin kapısını aralamaya başlamıştır. daha sonra ispanya'ya döner ve annesi ile babası El pilar'daki Calanda kilisesi'nde evlenirler. şayan-ı dikkattir ki bu kiilisenin duvarlarındaki Milegro Şapeli eserlerine(bilhassa tristana'da) tesir edecektir. daha sonra balayı için Paris'e giderler ve geldiğinde cerezuela hamiledir. gerçek anlamda ''luis bunuel Paris'ten gelmiştir''.

    doğduğu şehir ispanya'nın belirli bir zamana kadar ortaçağ karanlığında yaşayan şehridir. müterafık olarak, tüm hayatın dinin hakimiyeti altında olduğu gerçeği dikkat çeker. mamafih hayatın muayyen-i mutat hali tahakkümünü sürdürür.

    yetişme koşulları ağırlıklı olarak roman katolizmi altında süregitmiş ve hiç bir şekilde bunları sorgulamamıştır. daha sonraki dönememlerde filmlerinde de etkisi görüleceği gibi, cinsellik çocuk yaşlardaki bunuel'in en büyük merakıdır. yaşamını belki de en fazla etkileyen gerçekliklerden birisi de ''günah dair suçluluk hissidir''(belle de jour'da bunun aksisedası hissedilecektir). eğitimi de kattı dindar kurallar altında gerçekleşmekte olup, hep bu korku ile yaşamıştır. küçükken bilhassa rahip başlıkları korkuturmuş onu. ünlü bir sözünde ise şöyle der:

    ''tanrıya inanmam ama sürekli ondan bahsederim''

    filmlerinde de yarı şaka yarı ciddi daga geçer. bazen bunu anlamak zordur. katolik kilisesi onun inanç yapısına pek cevap veremez. Onun inandığı lütfa direk ulaşılabilecek olan sürrealist protestanizmdir. Nazarin ve Viridana da bunu göklere çıkarır. Filmlerini yapmadan önce muayyen dönemler halinde, kiliseye gidip tefekkür edermiş bunuel. bazı rahip arkadaşları bile varmış. onlarla ''miracle of Calanda'' hakında konuşurmuş. 1640 yılında gerçekleşen bu olay, Miguel Pelicer isminde bir adamın bir kaza geçirip ve bu kaza da onun ayağının kesilmesine neden olacaktır. daha sonra ise tanrısal bir lütuf ile annesi battaniyeyi kaldırdığında iki bacağını da sağlam ve yerinde olduğunu görecektir. bu tür mücizeleri sürreal olarak kabul eder bunuel ve filmlerine yansıtır. Tristana'da catherine deneuve bir bacağını kaybeder.

    sinema ile tanışması 1908 yılında daha çok küçükken olur. bilahare, daha da ilgisi artacaktır. bu dönemlerde, yatak odasının kapısına bir çarşaf asar ve bu çarşafa sihirli fenerini yansıtır(Funny Och Alexander'da da bir sihirli fener sahnesi görürüz ki Bergman da sinema sanatına bir ''sihirli fener'' sayesinde ısınacaktır) ve arkadaşının kafasına çekiç ve keski ile vurur gibi yaparak bir gölge oyunu oynardı.

    babası öldükten sonra luis bunuel ailesinde baba figürü gibi görünmeye başlar. artık babasının ceketini giyecektir. bunuel için dönüm noktasıdır. bu dönemlerde bunuel doğa bilimleri okumaya başlar, entomolojiye olan ilgisi de buradan gelmektedir. zaten üç bölümü bitirecektir, felsefe, edebiyat ve ziraat mühendisliği ile doğa bilimleri. residencia'da okul yıllarında dali ve lorca ile tanışacaktır. Lorca bunuel'i şiirle tanıştırcaktır. bunuel'in ispanya da en sevdiği şehir toledo. bir asilzade olabilmek için toledo'yu sevmek gerektiğini belirtmiştir.

    bunuel gençliğinde bol bol maskaralık yaparmış, geceleri beyazçarşafı sırtına geçirdiği gibi tüm şehri dolanıp milleti korkuturmuş toledo kuytusunda. en fazla zevk aldığı şey de, homoseksüel skandallarla insanların ilgisini çekmekmiş. tabi bunu lorca ile değil de dali ile yaparmış. bir kafede dali'nin yanına giderek, ''dali hacı bi yapış dudaklardan, bak gör şimdi tantanayı bize nasıl 'ulan ibneler' diye bağıracaklar.''

    ilk dönemlerinde en çok ispanya nın avrupa ya açılan kapısı olan Gomez De La serna'dan etkilenir. daha sonraları ise bohem bir vaziyette paris'e doğru gider. orada ''three lights'' isimli filmi görür ve bu film onu derindene etkiler.

    ve dali ile ''un chien andalou'' filmini çekmeye başlar. dali ile bunuel in rüyasında ibarettir bu film. film daha gişeye çıkmadan önce louis aragon un olumlu eleştirilerinden nasibini alır. bu film çıkmadan önce surrealizm ile tanışacaktır. daha öncesinde o kadar ilgili değildir. bu nokta-i nazarda da sürrealizmin düstürlarına uygun bir şekilde, geleneğe karşıtlık hasıl olacaktır. onların değerleri, tutku, aşağılanma ve aldatmaca olacaktır. bu anlamda, daha samimi olacağına inanıyordur çünkü. sürrealistlerin ahlaki yapısı hem daha çekici hem de daha tehlikeli tarafındaydı dünyanın ama diğerlerine oranla daha sağlam ve güçlüydü.

    ilerleyen dönemlerde L'age D'or çekilir ve bunuel in filmlerindeki karakteristik yapıları, aileye, burjuvalara, dine ve kurulu düzene olan tüm tepkisi bu filmin odak noktalarından birisi olacaktır. ama çok geçmeden ''L'age D'or scandal'' gerçekleşecektir. bir çok faşist filmin galasını basacak ve sinema salonunu bombalayacaktır. bir hafta sonrada polis şefi chiappo filmi yasaklayacaktır( diary of chambermaid'in son sahnesi bunu göstermeye haiz'dir). onun dönemindeki sürrealistlerin belki de en büyük önemi, burjuvaların dokunulmaz olan dünyasını derinden derine eleştirmeleridir ki Don Lope'nin saturno'ya söylediği sözlerde bunu haklı çıkarır.

    bir belgesel film niteliğinde olan ''las hardes'' in çekimi ise ramon acin'in verdiği söze dayalı olarak gerçeklik kazanır. rammon lotoYu tutturmuştur ve bunuel in bu filmini finanse etmiştir. yoksul insanların yaşamı bu son çektiği filmde onu oldukça etkilemiştir, gerçekte bu etkiler daha gerilere gider. ilk yaşadığı şehirde karşılaştığı üstü başı pis yoksul çocuklarında. yoksul çocuklarının gittiği okulda öğretilen ''başkalarının mülkiyetine saygı göster'' düstur'u onu oldukça etkiler.

    politik anlamda o dönemlerde militan bir cumhuriyetçiydi. bu nedenle sağ kanat faşistlerden çok çekmiştir. aynı zamanda, lorca'nın da ölümü onu yıkmıştır. ispanya iç savaşı başladıktan sonra Paris'e gitmeyi düşündüğünü ve en yakın hücreye giderek arabasını komünistlere vereceğini belirtmiştir.

    Hayatındaki kayda değer etki yapan fotoğraflardan birisi de; Santiago De Compostella Katedralinin önünde kilise ileri gelenleri ile askeri açıdan üstdüzey etkililerinin katedral önünde verdikleri faşist selamıdır(filmlerinde de görüleceği gibi, genelde bu iki sınıf dikkate değerdir. ve bunuel'in hacivatlığına maruz kalırlar)

    ''ülke ve kilise kol koladır, ve onlar bize ancak baskı ve ölüm getirmiştir''

    Bunuel bu dönemden sonra Amerika'ya göçer. Irıs barry onu new York'a davet eder. 3 yıl süre ile müzede çalışır. ve truimph of the will isimli filmi yayına hazırlar. film anti-nazi propagandası yapmaktadır. Müteakiben Monsignor Mcclaferty müzeye Bunuel hakkında şikayetlerini iletir. asıl şikayet ise ''L'age D'or filminin dini içeriği''dir. ''The Motion Picture Herald'' isimli gazete de siyasi açıdan Bunuel'in solcu olduğuna dair biteviye saldırmaktadır. ve daha sonra bunuel Müzeden istifalarını ileterek ayrılır.

    şimdi ise Meksika'ya düşmüştür yolu. ve ''mexican area'' ismi de verilebilecek dönemi başlar. bu dönemde meksika sinemasına da farklı bir soluk getirir, dolayısıyla o zamana kadar çekilen filmlerin hepsi kovboylar, charros'lar, meksika dansları hakkındadır. bunuel'inki oldukça farklıdır ki(meksika'da batan yönetmenlere göre o dehası sayesinde kurtulmuştur-eisenstein bir örnektir) Los Oviados güzel bir misaldir bu filmlere(biraz küçükemrahvari yerler var. ''annemi hiç tanımadım peder beyciğim küçükken öldü gibi-şaka bir yana-kelamı edilmeye değer bir film)

    Kadınlar konusunda onlara karşı büyük bir potansiyeli olmasına rağmen genel anlamda uzak durur. bekaret, ve iffetliliğe karşı bir eğilimi olacaktır. aşk hakkındaki fikirleri ise aynı şöyledir;(bundan dolayı sevişme sahnelerini açıktan açığa hiç bir şekilde vermez)

    ''Love is a secret seremony to be celebrated underground''

    erotizmin mükemmel olduğunu düşünür. cinsel ilişkiye dair de ''bu tip bir ilişkiye geçmek için bir köprüye ihtiyaç duyulduğunu düşünür'' çünkü bu tip bir ilişkiyi direk olarak görmek onu iğrendirmektedir. filmler çekiklmeden önce filmlerine dair karakter seçerken, vücutlarını inceler ve onların soyunmasını söyler, amaç ise vücudunda herhangi bir leke ya da ben olduğunu kontrol etmektir(şaka gibi olacak ama gerçekten böyledir) sonra da hemen giderek giyinmesini söyler(Belle Dejour'da Marcel, Severine'ye soyunmasını söylediğinde vücudunu kontrol eder ve arkasını dönmesini söyler. ama bir doğum lekesi görür ve hemen ona giyinmesi gerektiğini belirterek onu istemediğini terennüm eder. Burada da Bunuel bir nebze Marcel ve Marcel de Bunuel'dir) seksin ise:

    ''sex was like a hairy spider that could devour you''

    Günaha dair suçluluk hissinin de hayatında önemli bir yere sahip olduğunu dilegetirmiştir. (bunu da sağlayan sex'tir. ''sex without sin is like eggs without salt'') genelde de filmlerinde tam anlamıyla çıplak kalmayı göstermek istemez(bazı durumlar hariç), bunu iğrenç bulur, ''simon del desierto''da çıplaklığı; süpürgesi elinde memeleri artık sarkmış ve bicik haline gelmiş bir kadın suretinde iğrenç bir biçimde göstercektir şeytanı. elli yaşından sonra ''..mcık peşinde koşan Don Juan''dan daha beter birşey olmadığını belirtmiştir. bunun için belki de bunu yansıtmak için, Fernando Rey'e pek iş düşmüştür(cet obscure object du desir)

    Viridana filmi ise Bunuel'i oldukça etkilemiştir. Filmdeki karakterlein ve bazı sahnelerin Goya'dan etkilendiği belirtilir(phantom de la liberty isimli eserinde de 1808 deki başlangıç sahnesi ''order of Toledo'' adı verilen Goya'nın bir tablosundna etkilenmiştir). Franco diktatörlüğü dönmeinde de film yasaklanmıştır.

    kısacası bunuel kolay anlaşılmadığı gibi kolay da anlatılmıyor.
    4 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük