bugün

beyaz kale

orhan pamuk un açıklama yapmadan izin almadan başka bir kitaptan alıntılara sahip olduğu sonradan anlaşilan kitabıdır "beyaz kale"...

pedro'nun zorunlu ıstanbul seyahati/ 16. yüzyıl'da türkler'e esir düşen bir ıspanyol'un anıları adlı bir kitap türkçeye fuad carım tarafından çevirilir ve güncel yayıncılık tarafından 1996'da yayımlanır. orhan pamuk'un beyaz kale adlı romanı ile bu kitap arasında çok fazla 'benzerlikler' vardır. ahmet yıldız edebiyat ve eleştiri dergisinin 24. sayısında bu benzerliği ele alan 'roman yazma teknikleri ıçin bir örnek kitap: beyaz kale' adlı bir inceleme yazar. bu incelemede iki kitap arasındaki 'etkileşimleri' sıralar (aktaran: yalçın küçük-şebeke/"network", ygs yayınları, syf.113-115).

benzerlik (!)(!) 1
"...ama ne olur ne olmaz, gene esir düşebiliriz korkusu ile, kürekçileri sıkıştırmaktan vazgeçtiler. maluma kürek çekenler ya türk ya 'mağribi'. gemi bir kere zaptedildi mi, bunlar artık serbest. o vakit türklere, bu bize şunu etti, şu bize işkence yaptı derler..." (pedro'nun..... syf.12)
"türk ve mağripli olan kürekçilerimiz sevinç çigliklari atıyordu; sinirlerimiz bozuldu... esir düşerse cezalandırılmaktan korkan kaptanımız kürek kölelerini şiddetle kırbaçlatmak için bir türlü emir veremiyordu..." (beyaz kale, syf.11)

benzerlik (!) 2
"...birinin bileklerini, kulaklarını ve burnunu kesip omuzuna bir pafta yapıştırdılar; paftada şu yazılı idi; "böyle eden böyle olur". öbürünü kazığa çaktilar..." (pedro'nun..... syf.12)
"...kazığa oturtulan korkak kaptanımız yeni ölmüstü. kırbaççıları burnunu, kulağını kesip ibret olsun diye bir sala koyup denize bırakmışlardı..." (beyaz kale, syf.11)

benzerlik (!) 3
"rampacılar gemiye daldılar ve herkesi çirilçiplak ettiler. beni tepeden tırnağa soymadılar; sırtımdakiler onların hoşlanmadıkları ve beğenmedikleri şeylerdi. hem sırtımdakilerle uğraşmaya bir lüzum görmediler; yattığım kamara çok değerli eşyalarla doluydu..." (pedro'nun..... syf.13)
"...rampacılar gemimize ayak basarlarken kitaplarımı sandığıma koyup dışarı çiktim. gemi ana-baba günüydü. dışarıda herkesi toplamışlar soyuyorlardı..." (beyaz kale, syf.14)

benzerlik (!) 4
"...cerrah mısın, diye sordular. hayır deyince, az kalsın partiyi kaybediyordum. bereket versin lafa, sözü geçen kaptanlardan durmuş reis karıştı. cenevizli dönme durmuş reis 'idrar ve nabız hekimidir, cerrahtan daha faydalıdır' dedi. kürekten işte bu suretle kurtuldum..." (pedro'nun..... syf.12)
"...sonradan ceneviz dönmesi olduğunu ögrendigim reis iyi davrandı bana; neden anladığımı
sordu. küreğe verilmemek için hemen astronomi bilgimden, geceleri yön bulabileceğimden söz ettim, ama ilgilenmediler. bunun üzerine bende bıraktıkları anatomi cildine güvenerek hekim olduğumu ileri sürdüm. az sonra gösterdikleri kolu kopmuş birini görünce cerrah olmadığımı söyledim. öfkelendiler, beni küreğe vereceklerdi ki, kitaplarımı gören reis sordu; idrardan ve nabızdan anlıyor muydum? anladığımı söyleyince küreğe verilmekten kurtuldum..." (beyaz kale, syf.14)

daha fazla uzatıp sabrınızı taşirmak istemem. bu tip 'benzerlik' örnekleri inceleme boyunca sürüp gidiyor. artık 'ihtiyatı' elden bırakıp buna, rowling'in ve pamuk'un yaptıklarına düpedüz 'aşirma' diyebilir miyiz? yoksa yahya kemal beyatlı'nın shakespeare konusunda olduğu gibi temkinli olmakta fayda mı var:
"ben intihallere dair bazı etütler gördüm... bir etüt de le cid'in (corneille'in eseri) 120 mısraının guilhem de castro'ndan doğrudan doğruya tercüme edilmiş olduğunu bildiriyordu. tetkik ettim ve aslını gözümle gördüm. comoedia gazetesinde bir etüt, shakespeare'in on üç bin mısraından dokuz bininin ya doğrudan doğruya veya takriben intihal olduğunu iddia etmişti." hilmi yavuz zaman gazetesindeki "haşim, ıntihal ve metinlerarasılık" adlı yazısında (24.4.2002) yahya kemal'in sözlerini şöyle bitirdiğini yazıyordu: 'fakat yine de, shakespeare'e intihal isnat etmek için düşünmek lazımdır.'

okur mutlaka düşünecektir kim 'özgün' kim değil. 'aşirmasız' yapıtlara ihtiyacımız var;
hem burası türkiye demeden hem de şu ünlü çok sattı o zaman 'iyidir' demeye gerek görmeden.,

senih kavlak - 06 mayıs 2002, pazartesi - hürriyet

yorumsuz