bugün

metropol

milattan önce insanlığın mağarada başlayan yerileşik hayat serüvenin son basamağı olarak metropoller öne çıkar.
metropoller küreselleşmenin etkisiyle oluşmuş nüfusu milyonlarla ölçülen ve tek başına bazı ülkelerin ekonomisinden daha büyük ekonomiye sahip şehirlerdir. metropoller üretimin, nüfusun ve dolayısıyla tüketimin merkezlerini oluştururlar. metropollerde görülen üretim faaliyetlerinden bahsedecek olursak yanlış anlaşılmaları önlemek adına belirtmek gerekir ki; metropollerde elle tutulan somut metalar yerine soyut olan, reel sektör içinde yer almayan buna karşılık önemli ekonomik değeri olan hizmetler üretilir. üretilen bu hizmetlere eğitim, bankacılık ve medya örnek olarak gösterilebilir.
metropollerde bahçeli, müstakil evler yerine nüfus yoğunluğunun fazla oluşundan dolayı gökdelenler, apartmanlar barınma amacıyla kullanılır. bu yaşam alanlarının çoğunluğunun güvenlikli siteler içinde oluşu bireyler arasında günlük iletişimi azaltan önemli etmenlerdendir.
metropollerin çekim merkezi olarak yer almasında birçok kültürel etkinliğe, akıma ev sahipliği yapması önemli bir yere sahiptir. bu çeşit etkinliklere örnek olarak istanbul film festivali, akımlara örnek olarak ise londra okulu gösterilebilir.
kültürel açıdan merkez olduklarından bahsetmişken metropollerin finans merkezi olma işlevini gözardı etmeyelim. ülkelerin borsaları dolayısıyla finans merkezleri metropollerde yer alır; bu da metropolleri bireyler için servet edinme bağlamında çekim merkezine dönüştürür. finans merkezi olan metropoller küçük şehirlere nazaran gelir eşitsizliğinin daha şiddetli yaşandığı yerlerdir ve bu da suç oranlarının yüksek oluşunu sebeplendirir. suç oranlarının metropollerde yaygınlığının bir başka göstergesi ise metropollerin polis teşkilatlarının bütçesinin büyüklüğüdür. (bkz: nypd)
telaş, kalabalık ve güvensizlik metropollerde daha fazladır. yerden ve topraktan metrelerce yüksekte yaşayan insanlar doğaya yabancılaşırlar; doğadan ve yeşilden uzaklaşmaları metropol insanlarının mutsuzluğunu açıklar niteliktedir.
metropollerde yaygın görülen bir başka tutum ise bireylerin umursamazlığıdır; dışarda defalarca dilenci gören birey bunu kanıksar ve hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam eder. insanlar arası ilişkiler daha gelişmiş olduğu için bu gibi durumlar küçük şehirlerde metropollere oranla daha az yaşanır.
metropoller görünüşde tamamen tüketim toplumuna geçmiş bireyleri barındırır. avm'ler insanların daha fazla tüketim ihtiyacına cevap vermek amacıyla günümüzde istanbul'da olduğu gibi katlanarak artar.*
metropollerin bir başka dezavantajı ise nüfusun çok olması hasebiyle terör eylemleri için bu şehirlerin seçilmesidir. 11 eylül saldırılarının gerçekleştiği new york ve hsbc'nin binasının bombalandığı istanbul bu terör eylemlerine örnektir. metropoller medya şirketlerine ev sahipliği yaptıkları için metropollerde yaşanan fakat küçük şehirlerde yaşansa haber niteliği taşımayacak olaylar haber olarak kamuoyuna sunulabilir. istanbul'da bugün kaza oldu ankara'da kar var gibi haberler bunlara örnek olabilir.
ingiliz sosyolog richard g. wilkinson'ın yaptığı sosyal araştırmalar sonucunda gelir eşitsizliği nedeniyle metropollerdeki ortalama ömrün aynı ülkelerin küçük şehirlerine göre daha düşük olduğu kanıtlanmıştır. ortalama ömrün düşük olması, stresin yüksek olması, akıl hastalıklarının metropollerde belirmesi bunlara örnektir.
bu araştırma bize metropolde yaşayan bireylerin stres gibi sağlık sorunlarına rağmen metropollerden vazgeçememesini metropollerin olumsuz etkilerine rağmen bireyler için karşı konulamaz olduğu yorumunu yaptırıyor.
modern hayatın vazgeçilmezi olan metropoller sahip olduğu tüm bu olumsuz etkilere rağmen ilgi görmeye devam etmektedir. bu ilginin ana sebebi son teknolojik, kültürel olanakların metropol insanının kullanıma sunulmasıdır. imf'nin nüfus tahminlerine göre tokyo, new york gibi metropollerin daha da büyümesi beklenmektedir.
bu veriye göre metropoller uzun süre daha insanlığın vazgeçilmezi olacaktır.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar