88 yıl önce bugün kaybettiğimiz bir yazara borçluyuz bu sayının temasını, bahsettiğim yazar; akıl dışı olanı, karanlık ve gerçekçi bir anlatım yoluyla okurda yadırgama oluşturmadan sunabilmesi ile kendi tarzını oluşturmuş, franz kafka'dan başkası değil.
tüm eserlerinin, artık sözlüklerde de yer bulmuş, kafkaesk tarzları dışında bir ortak özelliği de, hepsinin mutlaka mantıksız buyruklarda bulunan bir otorite figürü içermesidir. kitaplarında kendinden esinlenerek yarattığı baş kahramanlar daima bu otorite ile bir çatışma içindedirler ve çoğunlukla da kaybederler. katı bir kişiliğe sahip olan babası ile çatışmalarının meyvası olan bu temanın yerleştirildiği eserlerinin - hele ki kafka'nın hukuk eğitimi aldığı da düşünülürse - tümünde içten içe sinmiş bir dava atmosferi olması da doğaldır, bu bağlamda kafka eserleri tıpkı bir dava gibi, önce karakterleri sunar, sonra olayı anlatır, ve nihayetinde çözümlemeye girişir, belki bu kurgu sıradan bir serim, düğüm, çözüm olarak algılanılabilir, fakat kafka bunu o kadar başarılı yapar ki, kitaplarının akışı analitik düşünen ve edebiyata uzak bir beyni bile kolayca etkisine alabilir.
eserlerini ölümünden sonra yakması için dostu max brod'a veren kafka'yı şu an okuyabilmemizi sağlayan ateş aynı zamanda söykü'nün bu sayısınındaki temasının da ilham kaynağı oldu ve bizleri pek çok güzel öyküye kavuşturdu.
gün geçtikçe kafkaesk dünyanın; o gerçek dışı, o karanlık, o trajikomik olayları, gerçeğimiz olmaya daha da yaklaşıyor, sanıyorum ki bugün uyandığında kendini böcek gibi hisseden insan sayısı, 100 sene önceye göre daha fazladır.
uyandığımızda kendimizi insan olarak bulmak dileğiyle.