her zaman her şekilde uygunsuz biri ile aynı fikirde, aynı hissiyatta ve aynı gelecek yazgısının değişmez kıskacının çaresizliğinde olmasam da; hatta çoğu zaman ruh hallerimiz, hayatı anlamlandırışımız, yaşamdan istediklerimiz farklı olsa da, bazen gün ve gece kadar apayrı olsak da; o gece gün doğmadan önceki en karanlık nokta olma gücünde olduğundan, yazıları okunduktan sonra içinizdeki size göre, yarınınıza güneşler doğabilmekte; karamsarlığın güngörmemiş zindanlarına iyimser umut ışıklarınızı gönderebilmektesiniz. ama herşeyin daha farkında ve bilincinde olarak. nasıl dostoyevskiyle, jack londonla, oğuz atayla, attila ilhanla, hermann hesseyle, edgar allen poeyla, kafkayla, camusyla, nietzscheyle, arthur schopenhauerla, jungla, goetheyle, nazım hikmetle, sabahattin aliyle tanışmamı unutmuyorsam, adlarını, eserlerinden küçük bir izi aklıma getirdikçe mutlu, umutlu ve hayattan ne istemediğimin değil aksine ne istediğimin daha da bir farkına varıyorsam, uygunsuz biri'nin karşıt güç yaratan tüm yazıları ve ruhuma işleyen tüm bilge sözleri için kendisine teşekkürü, iyi bir okuru olarak borç bilirim.
kafka'nın dediği gibi; ''Eğer okuduğumuz bir kitap bizi kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmıyorsa, niye okumaya zahmet edelim ki?'' evet; uygunsuz biri'nin tüm yazıları; hikayeleri; (aile mezarlığı, kaos ve mutluluk) açık ve gizli şiirleri; kafka'nın dediği cinsten kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmakta; onun için okumaya zahmet edelim.
her sevdiğim yazar için yaptığım gibi beni derinden etkileyen, ilham veren bazı sözlerini paylaşmak isterim. çünkü güzellikler paylaşıldıkça çoğalır ve uçurum dibinde bile sesinize ses veren echo size umut verir...
--spoiler--
malum, asrımız mutlak olanın muallak, ölçülerin izafi, zahirinin batıni, görünenin gölgeler olduğu bir asırdır.
--spoiler--
işte
kollarımı dirseklerinden kestim
çığlık çığlığa amonyak kokuyorum
sessizliğin gırtlağını kestim
bir duvar dibinde
bir hayvan gibi içine ağlıyor
simsiyah bir şey akıyor damarlarımdan
damarlarımdan ıslak bir gece akıyor
arkamda bıraktığım
rahim karanlığı bir gök
içinde
parlayan gözleri müstakbel kölelerin
--spoiler--
bazen de insan sadece unutur.
o kadar unutur ki aradığı şeyle birlikte aramayı da unutur.
bi garip ruh hali omuzunda oturur.
birden bişey onu dürtecek aradığını hatırlayıp devam edecek yada önüne gelen ilk şeyle birlikte kendine dahil olacaktır.
işte bu aç uykusuz ancak o kadar da aç uykusuz olmama hali bana bu son durumu hatırlatmıştır.
--spoiler--
öncelikle zamanın olmalıdır. nakte çevirmek zorunda olmadığın zamanın kaldıysa tabii.
--spoiler--
--spoiler--
mesela üşenildiğinden mutfağa gidilip alınmamış kül tablasının yerine, sigara külü atmak için a4 kağıdının yarısından bir külah yapmışsındır. kül külahı.
bazen sigarandan hiç de düşmeyi hakedecek kadar uzamamış bir kül düşer masanın üstüne. masan pırıl pırıl değildir hatta kirlidir. ama nedense o külü alıp kül külahına koymak istersin. ince bi çaba içine girersin. külü tam külaha koyacakken bi anda bi parmağın falan çarpar, külahtaki bütün küller masaya dökülür.
--spoiler--
--spoiler--
bi gün bi kelebek, anarşist duyguları olan bir kelebek istiyorum böyle en cıvığından bir pisliğe konsun ve huşu içinde kanatlarını ağır ağır açıp kapatsın, güneşlensin falan. sadece bir kelebek,
--spoiler--
insanlar için maddi alemde dünya, hükmetme derdinde olmamasına rağmen mutlak iktidardır.
bu kadar güçsüz bi yaratığın bu kadar kibirli olabilmesi ne garip.
sanırım en övündüğümüz yanımız bize bi oyun oynuyor.
zekamız.
geri olan zekamız.
--spoiler--
bazen birine bi şey sorarsın. mesela "hafta sonu naaptın?" dersin. anlatsa bitirse de bana sorsa aynı soruyu diye beklersin. bazı sorular öyledir; dinlemek için değil anlatmak için sorulur.
ben sana böyle bir soruyum.
--spoiler--
bazen böyle olur.
herkese, her şeyi söyleyemezsin.
bir kız seversin; o çiçekleri sever. "çiçekler bitkilerin cinsel organlarıdır" diyemezsin.
hayat güzeldir. insanlar gelir gider, ağlar güler.
zamanında anlayamazsın.
çoğu hayvan satılan dükkanların önündeki insanlar gibidir. sürekli vitrin camına vurur. kafes teline vurur. dikkatini çekmek için yırtınırlar. sana güzel şeyler söylerler. "ne tatlı şeysin sen" derler. ilk başta her camı tıklayana kuyruk sallarsın. tek istedikleri bi süre onlara bakman, parmaklarını takip etmendir. en sevimli halini takınırsın. biraz eğlenirler, istediklerini alınca giderler. hepsi öyle sanırsın.
--spoiler--
zaman gelecek yol olacaksın; yolcunun hakkını vermelisin.
her şey geçer diyorlar. her şey geçer...
geçer de geçtiği belli olur.
ya hiçbir şeyin geçtiği falan yok, ya da geçen her şey bir iz bırakıyor yada bir tortu. hem sen değişiyorsun hem senden geçen
--spoiler--
ancak buna inanmak istemiyorum. belki diyorum iki mükemmelin yada iki eksik kölenin yan yana geldiği durumlar olabilir. bi nevi komünist aşk gibi. iki kişi de birbirini eleştiremeyecek kadar mükemmel gördüğü bir an düşünelim. doğal olarak iki özürlü, eksik ve zayıfın aşkıdır bu. (objektif bakılırsa) ancak kimse diğerinin zayıflığı ve eksikliğinin farkında değildir. bu bakımdan iki mükemmelin aşkıdır da.
--spoiler--
dünya...
her yeni dönem veya sistem kendi emir ve dayatmasını bir iki kelimelik bir mesajla insanlara iletir.
antik yunan erdemi dayatırdı.
bir yüzyıl önce "ödev ve sorumluluklar"
daha önceleri ahlak ve iyi kulluk
şimdi ise "başarı" bize dayatılmaktadır. mutlu olmak için başarılı olmalısın. ve evet mutlu olmak da zorundasın.
ahh yüce allahım mutlu olmak zorunda olmasak ne kadar mutlu olurduk kim bilir.
--spoiler--
peki mutsuz yalnızlar.
neden yalnızlıktan hoşlanmadığını bil.
o kadar sıkıcısın ki kendinle başbaşa kalmaya tahammülün yok. aynen kimsenin hayatını renklendiremeyeceğin gibi kendin için de sıkıcı ve sığsın.
kendinden bi an önce kurtulman ve birilerine dahil olman gerektiğini hissediyorsun.
--spoiler--
yağmur inceltirmiş ruhları anladım
saçaklara dizilmiş damlaların korkularını yaşadım
gördüm damlanın düşmeden önce nasıl titrediğini
soğuk bir çağın vahşeti kavurdu tenimi
yalnızlık insana mahsus ey insanlar ey insanlar bu kalabalıkta sizi göremiyorum