bugün

jeux d enfants

gözlerimizle algılayamayacağımız kadar gerçek olan bir şeyi, gerçek üstü anlatımla tanımlamayı başarabilmiş bir film çocuk oyunu.

cesaret isteyen bir oyun gibi gerçekten de hayat. çoğu zaman karşımıza "var mısın, yok musun?" sorusunu korkunç bir amca gibi çıkartan bir sürü dolambaçlı yola giriyoruz. belki de aşk, gönüllü olarak girdiğimiz bu yollardan biri. cevabını vermeden önce de en çok düşünülmesi gereken soru bu olsa gerek. aşk o kadar karmaşık kuralları olan bir oyun sunuyor ki bize, sayfalar dolusu kullanıcı el kitabı bile olsa çözmek ancak oyunun sonunu buluyor. kaldı ki oyunun sonunda "game over" yazısı ile birlikte kırık bir kalp ve ıslak gözler hediye olarak geliyor.

aşk bir oyunsa, aşık olduğumuz kişi takım arkadaşımız mı yoksa rakibimiz mi oluyor? yoksa her aşk oyunu için birlikte oynadığımız kişiye göre mi değişiyor bunun cevabı? "var mısın, yok musun?" bir cesaret oyunu değil de ısınma turu gibi geliyor bana her nedense. gerçekten aşık olunca nasıl bu sorunun cevabı "yokum" olabilir ki?

iyi tanımak gerekiyor oyun arkadaşını. aynı tarafta bulunup takım arkadaşı olsanız da, kedi-köpek gibi zıtlaşıp rakip olsanız da iyi tanımak gerekiyor. sonrasında oyunu galip bitirseniz de, en büyük mağlubiyeti tatmış olsanız da oyun oynanmış, kurallar uygulanmış ve bir sonuca varmış oluyorsunuz. cevap vermeden önce, oyuna her şekilde dahil olduğunuzu bilin. cevap ise sizi "var" ya da "yok" edecek kadar mühim...

var mısın, yok musun?