* ''ittihatçılar vaktiyle ne derlerdi? 'millet karıdır. hükümet onun eridir. erine karşı gelen karının cezası şeriatta yazılı.' derlerdi. memurdan, zaptiyeden yanıp yakılsak, erine karşı gelmiş karı gibi bizi terslerdiniz. bunca yıl karı gibi kullanılmış milletten sen bugün ne hayır beklemektesin?. kendi zaptiyesinden, bunca yıl ödü yarılan millet, toplu tüfekli düşmanın karşısına ordusuz, silahsız nasıl çıkabilir bakalım?''
* ''konuşmak önceden gerekti reşat bey...taa önceden...balkan savaşından, seferberlikten önce...aslını ararsan, sultan hamid gibi gölgeli bir padişahı indirmeden önce gerekti. başımıza gelenlerin suçu kimin? yunan'ın değil haşaaaaa... yunan ortada, kurban olduğum allah'ın el ulağı. suçlar, ittihatçı kudurganların. 'hürriyet' diye kara yılan gibi ıslıklanarak kopasıca kafalarını kaldırdılar. yedi kralı parmağında oynatan peygamber halifesini it leşi gibi gavur içlerine sürdüler. yanımıza mı kalacaktı? orduya sen ben davası bulaştırdılar. balkan'ın üç buçuk zibidi hükümetine bizi yendirdiler. durdukları yerde yetmiş iki buçuk millete savaş açtılar. yenildik. kafkas'ın karında, çölün ateşinde, gavur içlerinde, çanakkale boğazları'nda milletin erkeklerini bire kadar kırdırdılar. yanımıza mı kalacaktı? işte gavur yürüdü geldi, islam ülkesine doldu. neye sustun reşat bey,karşılık gelsin! eskilerde siz böyle susan takımından değildiniz.''
* ''savaşın başında kafkasya'yı alayım derken kaybettiğin doksan bin kişiyi bir türlü yerine getirememişken, galiçya'ya, romanya'ya makedonya'ya yüz yirmi bin seçme insan yollamışsın! düşman ırak'ta karşına taze tümenler yığarken, iran'a serseri dolaşsınlar diye birlikler salmışsın! filistin'de kuvvet dengesi bire on senin zararına artarken, eline geçeni batum üstünden bakü'ye göndermişsin! bunları yaparken zarar yalnız navlun parası değil...milyonlarca insan ölmüş, sakat kalmış...şehirler, kasabalar haritadan silinmiş...kıtalar büyüklüğünde vatan parçalarını tehlikeye atmışsın!''
* ''berbat ettik bir çuval inciri...ne diyorlar? 'dağdan inen ayıların politikacılığı bu kadar olur!' diyorlar, 'altı yüz yıllık imparatorluğu on yılda batırdılar bu eşkiya bozuntuları.' diyorlar. 'balkan bozgunu ortada leş gibi yatarken dünya savaşına tepesi üstü atılmak nasıl bir kudurganlık!' diyorlar. 'her biri arslan postuna bürünmüştü. önündeki kapıyordu, ardındaki tepiyordu. yetiştiğine yetişiyordu da yetişemediğine pabucunu atıyordu bu orospu çocukları...' diyorlar. 'yiğitliği kimseye vermezlerdi. meğerse çakallardan yüreksizmiş bu hanım evlatları!' diyorlar.''
*'' biz umut olmasa da vuruşmayı seçtik. almanya'nın anadolu'ya yerleşmesini istemeyen ingiliz biraz arkaladı bizi. hürriyeti bu yüzden o kadar kolay ele geçirdiğimizi anlayamadık. kendi gücümüzle kurtardığımızı sandık anayasayı... sonra alman politikasına dönünce gök tepemize yıkıldı. gerisi bir kaygan yokuşta, uçuruma doğru yuvarlanmaktan başka bir şey değil... en güvendiğimiz dayanak islamlık, karşımıza çıktı. getirdiğimiz hürriyetten biz sürekli zarar görürken, ayrılık isteyenler faydalanıyorlardı. gittikçe daha akılsız, daha kıyıcı olmamız bundandır. bir anadolu türk'ü kalmıştı yanımızda... onun da ne halde olduğunu görüyorduk. imparatorluğa yeni bir dayanak lazımdı. almanlar tam bu sırada turancılık masalını dayadılar. biz de mu masala, denize düşenin usturaya sarıldığı gibi sarıldık. türk'e doğru atılmaktan başka çıkar yol kalmamıştı önümüzde... oradaki türkler'in anadolu türk'üne hiç benzemediğini anladığımız zaman da iş işten geçmişti.''
* ''girmemenin yolu yok inancına varılmadan hiçbir savaşa girilmez. hatta yüzde yüz kazanılacağı önceden bilinse bile...o zaman girmemenin yolu yok kesinliğine nerden varıldığını araştırmak lazım gelir. abdülhamid olsaydı girmezdi. çünkü abdülhamid de girmek olmaz yatkınlığındaydı. bu bizim işimiz taa başından beri, kazanması hiç olmayan batakçı kumarıdır. tek zarda aldığımızı tek zarda verdik!''
* ''biz subay milleti iki bölüğüz...çoğunluğumuz paşa da olsak aslında teğmenlikten yukarı çıkmamış sayılırız. komutan olmak başka şey...enver paşa'nın sarıkamış'ta gözcü kollarının başına geçmeye kalktığını söylerler. bunu korkmazlığına tanık gösterirler. aslında, teğmen kaldığını ispatlar. başkomutan vekili olmuş ama, komutan olamamış.''