bugün

philadelphia 76ers

2011-2012 sezonuna son derece iyi bir başlangıç yapmış olan nba takımı. şu ana kadar oynadıkları 12 maçta 9 galibiyet ve 3 mağlubiyet aldılar. 2009-2010 sezonunun başında takımın başına eddie jordan getirilmişti. ancak onun takıma oynatmaya çalıştığı sistem, takımda yer alan oyuncularla hiç uyuşmuyordu ve bu işin olmayacağı anlaşılmıştı. zira eddie jordan'ın oynatmaya çalıştığı sistemde, her oyuncunun çok iyi pas yapma yeteneğine sahip olması gerekiyordu. ancak takımın pivotu samuel dalembert olunca bu sistemi oturtmak da imkansız olacaktı. diğer oyunculara da hiç uygun bir sistem değildi bu. dolayısıyla berbat bir sezon oldu ve takım sezonu 27 galibiyet, 55 mağlubiyetle tamamladı. bunun ardından doğru kararlar alınmaya başladı. tabii ki bunun yanında şansın da rol oynadığını söylemek lazım. zira 2011 nba draftı'nda çok düşük bir şansa sahip olmalarına rağmen lotaryada 2. sırayı kaptılar ve oradan da evan turner'i seçtiler. bu arada, takımın başına da doug collins getirilmişti. büyük ihtimalle doug collins'in de ısrarlarıyla performansıyla hayal kırıklığı yaratan ve takımın havasını bozan samuel dalembert, spencer hawes ve andres nocioni karşılığında sacramento kings'e takas edildi.

birkaç küçük hamle ile 2010-2011 sezonuna girildi. ancak takımdaki en önemli değişiklik karakterdi. doug collins, oyuncularıyla çok iyi iletişim kuran bir koç. maç esnasında bir hata yaptıkları zaman onları yanına alıp hatasını ve yapması gerekeni anlatıyor, oyuncularına arkadaş gibi davranıyor. oyuncuları da doğal olarak bunu seviyor ve koçlarının lafını dinliyor. doğru bir takım kimyasının yanında doğru koç da seçilince takımın başarısız olması imkansız bir hale geldi. oyuncuların hepsi başarıya aç ve takım oyununa uygun oyunculardı. herhangi bir süper yıldızdan söz etmek mümkün değil belki ama bütün oyuncular takımın başarısı için istatistiklerinden fedakarlık yapabilecek oyuncular. dolayısıyla hiçbirisi bencil değil. 2011-2012 sezonuna çok kötü bir başlangıç yaptı takım. ancak sezonun ikinci yarısında yakalanan müthiş çıkış ile birlikte takım normal sezonu 41 galibiyet ve 41 mağlubiyetle bitirdi. böylece de 7. sıradan play-off yaparak miami heat ile eşleştiler. belki de miami heat, philadelphia 76ers'e en ters gelen takımdı. bundan dolayı da seri boyunca çok zorlandılar ama maçların çoğunda oyunun içinde kaldılar. seri 3-0'a gelmişken louis williams'ın müthiş performansıyla seriyi 3-1'e getirdiler. ama sonraki maçı kaybedip 4-1 ile elendiler. buna rağmen oldukça başarılı bir sezon geride kalmıştı. takımın iskeletinde bir değişiklik olmamasına rağmen takım 27 galibiyetten 41 galibiyete çıkmıştı ve play-off'ta da miami heat'e karşı direnmeyi başarmışlardı. en azından çok önemli bir tecrübe kazandı takım. normal sezonda ortalarda gözükmeyen evan turner'in play-off'larda gösterdiği performans gelecek için umut vermişti.

2011-2012 sezonuna girilirken philadelphia 76ers kadroya ciddi bir takviye yapamadı. sadece 2011 nba draftı'ndan seçtikleri nikola vucevic ve lavoy allen'i kadroya kattılar. buna rağmen ilk 12 maçtaki performans çok da şaşırtıcı olmamalı. oyuncuları teker teker değerlendireceğim için şimdi performanslara girmiyorum. ama 2010-2011 sezonunda başlatılan doğru takım politikasının meyveleri toplanıyor. savunma odaklı, oyuncuların önemli olmadığı, her top için sonuna kadar mücadele eden bir takım var. doug collins'in takımı da böyle olur zaten. hücum her zaman ikinci planda. yani takım önce sayı yememeye odaklı. "biz sayı yemeyelim, atarız zaten" mantığında bir takım var. doğru olan da bu. son yıllarda şampiyon olan takımlara bakıldığında hepsinin savunma takımı olduğunu görebiliriz. oynanan ilk 12 maç sonunda takım 101.33 sayı atarken rakiplerinin sadece 86.17 sayı atmasına izin vermiş. savunma alanında chicago bulls'un hemen ardından lig ikincisi konumundalar. öte yandan, maç başına attıkları 15.16'lık fark ile lig birincisiler. doğru basketbol oynamaya çalışan ve savunmaya büyük önem veren bir takım kuruldu ve bunun mimarı doug collins. oyuncuların performansını teker teker değerlendirirsek:

lavoy allen: sadece 2 maçta forma giyebildi şimdiye kadar. onlarda da çok kısa süreler aldı. değerlendirmede bulunmak pek mümkün değil ama takımın 12. oyuncusu olmaktan öteye gidemez.

tony battie: o da tıpkı lavoy allen gibi çok az süre aldı. ama sezona sakat girdiğini hatırlatmak lazım. artık 35 yaşına geldiği için çok fazla oynamayacaktır. ama play-off'larda tecrübesinden yararlanılabilir.

craig brackins: çok az şans buldu. ilerleyen senelerde takımdan ayrılması muhtemel. şimdiye kadar bir hayrını görmediler.

elton brand: istatistiklerine bakıp kötü bir sezon geçirdiğini söylemek yanlış olur. daha önce de dediğim gibi takımın sisteminde hiçbir oyuncu ön plana çıkmıyor. o sebepten dolayı elton brand'in istatistikleri etkileyici değil. ama oyun sıkıştığında topu eline alıp etkili işler yapabiliyor. orta mesafe şutlarındaki başarısının yanı sıra pota altından da çok yüzdeli oynuyor.

spencer hawes: yaz aylarında shawn kemp ile çalışmış. sezonun ilk maçlarında bunun faydasını çok net bir şekilde gördük. zaten iyi bir orta mesafe şutu vardı, artık üçlük de atabiliyor. aynı zamanda sırtı dönük de çok iyi birkaç hareket geliştirmiş. ribaundlara konsantre ve bir uzuna göre çok iyi bir pasör olduğu için büyük katkısı var takıma. ancak sırtında bir sakatlık olduğu için son maçlarda performansı biraz düştü. böylesine iyi bir başlangıçtan sonra sakatlanması kötü oldu.

jrue holiday: bu sene all-star olmasını bekliyordum. ancak hâlâ o seviyede değil. hücumda sorumluluk alması çok önemli bir özelliği. gerektiğinde hiç çekinmeden sorumluluk alabiliyor. ancak şu ana kadar yakaladığı 4.3'lük asist ortalaması bir oyun kurucu için çok düşük. takımın sisteminden dolayı asistlerinin düşük olması normal. ama 4.3 de çok düşük. onun dışında kötü bir performans sergilemiyor.

andre iguodala: geçtiğimiz senelere göre daha iyi oynuyor. orta mesafeden attığı şutlarda biraz istikrar sağlamış durumda. takımın lideri gibi oynamaya çalışmadığı zaman çok daha faydalı oluyor. şimdiye kadarki performansı tatmin edici. en azından geçen seneye göre çok daha iyi.

jodie meeks: takımın en iyi şutörü. diğer alanlara herhangi bir katkı yapmasa da şut konusundaki başarısı ile kadroda yer buluyor. geçen sene şaşırtıcı bir şekilde iyi performans sergilemişti. bu seneye biraz tutuk bir başlangıç yapsa da yavaş yavaş ritmini buldu ve çok yüzdeli üçlük atıyor. kendisinden beklenen de bu.

andres nocioni: bench'in diplerine kadar gitmiş durumda. sadece maçlar koptuğu zamanlarda sahaya ayak basıyor. sezon sonunda kontratı bitince kendisiyle yollar ayrılacaktır.

evan turner: 2010-2011 play-off'larında iyi sinyaller vermişti. bu seneye de iyi başladı. sonunda beklentilere cevap veriyor. en önemlisi, kendine olan güveninin gelmesi. geçen sene şutlarında güvensizliği belli oluyordu. bu sene ribaundu aldığı zaman rakip yarı alana gidip kaldırıp şut atmasından bu güven belli oluyor. çok doğru oynuyor, ribaund alıyor, savunma yapıyor ve oyun zekası üst düzeyde. geçen sene çaylak duvarına çarpmıştı, bu sene kendine geldi. aynen devam etmesi gerekiyor.

nikola vucevic: draft gecesi hiç unutmam kaan kural şöyle demişti: "spencer hawes'ten çok memnun olmalılar ki bir tane daha aldılar". evet, oyun tarzları benziyor. ama takımın bir yedek pivota ihtiyacı vardı ve 16. sırada seçilebilecek en iyi pivot nikola vucevic'ti. hiç de kötü oynamıyor. en önemli özelliği, bileklerinin yumuşaklığı. bir uzun için çok önemli bir özellik bu. hem orta mesafeden iyi şut atıyor hem de pota altındaki pozisyonları iyi bir şekilde bitirebiliyor. çok kısıtlı sürelerde sahada kalmasına rağmen iyi bir ribaundçu olduğunu da gösterdi. kendini geliştirmeye devam edecektir.

louis williams: kariyerinin en iyi sezonunu çıkarıyor. bu seneye kadar takımın bıçkın delikanlısıydı. iyi gününde olduğunda takıma ciddi bir katkı verirken kötü gününde de takımı batırabiliyordu. bu sene nerede ne yapacağını öğrenmiş gibi. kesinlikle bencil oynamıyor ve gerektiği zaman sorumluluk alıyor. bu şekilde oynayan bir louis williams her zaman takımda yer bulur.

thaddeus young: geçen seneden pek farklı bir performans sergilemiyor. oldukça iyi bir kontrat aldığı için kendisinden beklentiler yüksek olabilir. ama sistem içinde zaten önemli bir rol oynuyor. bu şekilde devam ederse bir sorun olmayacaktır.