bugün

islam uygarlığı

iki seyrüsefer alanının (akdeniz, hind okyanusu) ve 3 büyük nüfus kitlesinin (asya, avrupa, afrika) arasında bulunan bir ilk dönem arabistan islamı, daha sonra fetihlerle genişleyen ve antik uygarlıklarla ilişkiye geçerek ve bu dalgaları kendi içinde eriterek gelişen bir islam uygarlığı vardır. eskiçağ dünyasının bütünsel tarihini sürdürmüştür. islamı önceleyen uygarlıklar içerisinde, mö 300'lü yıllarda yakındoğuya yönelik yunanlı, iskender'in makendonyalı istilalarını bilmek önemlidir. bu temaslar sonucu kolonyal bir dönem oluşmuştur. ancak yerli halklar efendilerini sevmemişler, part - pers asıllı uygarlıklar kurmuşlar, bizans'la çetin mücadelelere girişmişlerdir. islamiyet'in muhammed'le doğuşu ve gelişimi sürecinde iran uygarlığı büyük ölçüde tahrip edilmiş, yıpranmıştır ve islam'ın arabistan'dan kuzeye yönelik fetihlerine direnememişler veya direnmemişlerdir. elbette bu kucak açış tek başına istilaların kalıcı olmasını açıklayamaz. islam'ın hızlı yayılmasını, bu coğrafyadaki bölünmüşlüklerin ötesinde bir kültürel birliğin bulunmasını işaret eder. ilk fetihleri gerçekleştirenler bedevilerdir. bunlar çölde yaşayan ilkel, göçebe, vahşi (kavgacı) topluluklardır. ömer, arabistan'daki kabileler arası çatışmalardan bu topluluğu uzaklaştırmak için kuzeye yönlendirmiştir.

eski uygarlıklarla temasa gelme, islam uygarlığının askeri, tarımsal üretim alanlarına insan sağlama yönündeki uğraşlarına da çözüm olmuştur. kuzey afrika'nın fethi, 711'de endülüs, 825 girit fetihleri, 9. yy.da sicilya'ya yerleşme, islam uygarlığını güçlendirmiş, bir soluk alma anlamına gelen, zenginliklerin taşıyıcısı akdeniz üzerindeki hakimiyetini sağlamlaştırmıştır. daha sonra abbasiler döneminde başkentin bağdat'a taşınmasıyla denizden uzaklaşma, içe kapanma ve gelişen moğol istilası 13. yy.dan sonra düşüşü beraberinde getirmiştir. batı bu dönemde istihalelerini tamamlayıp gerek kara, gerekse deniz üzerinde islam uygarlıkları üzerine yürümüş, onlara nazaran daha etkin bir konuma ulaşmıştır.