tüm dünyada bilinen ve onaylanmış bir durumdur. diğer ülke erkeklerine göre ilk sıralarda yer almamızın sebepleri ise çeşitlidir.
en önemli etken maalesef bu durumun genlerimize kodlanmış olmasıdır. evrimin bir sonucudur.
olaya tarihsel süreçte yaklaşırsak orta asya'dan göç eden türklere kadar inebiliriz. orta asya'da yaşayan türkler zaten devamlı savaş içinde yaşayan ve çin başta olmak üzere bütün çevre kavimlerle çatışma halinde olan bir milletti. bu durum erkeklerde bir an önce savaşı bitir ve eve dön, evde ise bir an önce seviş çatışmaya git mantığını oluşturmuştur. erkek çadırda halvet olmaya kalmadan patlayıveren bir çatışma ya da savaş yüzünden hemen işini halledip ata binmek zorundadır. bizlerde seks gibi savaşlar da kısa sürmüştür bu yüzden. mesela yüzyıl savaşları bizim değildir.
orta asya bozkırlarında durum böyle iken bir diğer etken de türklerin göçü olmuştur. türkler yıllarca oradan oraya at sürerek yaşamış ve mobil bir hayatı benimsemiştir. at üzerinde devam eden hayatta bir yerde konaklama yapıldığında yerleş, çadır kur gibi işlemler vakit aldığından dolayısıyla seks için harcanan zaman en aza indirilmiştir. bu sebeple ki attan in çadır kur ve seviş mantığı yerleşmiştir. hatta çadır kurmak deyimi bu temelden gelmektedir.
bir diğer ve benim gibi düşünen pek çok boşalma tarihçisine göre en önemli etken ise yine at sürmektir.
türk at binicisi hayvanıyla uzun süren bir birlikteliğe ulaşmış ve onunla neredeyse kıtalar aşmıştır.
devamlı at üzerinde yaşayan bir erkek oba hareket halindeyken düşüncelere dalarak o an penisine en yakın nesneye yani eyer'e dayanarak yollar almıştır. eyer devamlı hareket halinde olan atla beraber penise değdikçe erkek tahrik olmuş ve at üzerinde hayalgücüne bağlı olarak , ki (bu konuda her türk erkeği iyidir) defalarca boşalabilmiştir.
bu şekilde bir geçmişe sahip türk erkeklerinde erken boşalma kaçınılmaz olarak genetik yapımıza işlemiş ve asırlardır peşimizi bırakmayan bir lanet olmuştur.