girişindeki özgünlüğüyle, farklı açılardan kamera çekimleriyle, diyaloglarıyla, anna karina ile, siyah beyazlığı ve derinliğiyle farklı bir jean-luc godard filmi. nana'nın umarsızca dans edişi güzel sahnelerinden sadece biridir. filmde geçen ve insanı düşünmeye sevk eden diyaloglardan biri de şöyledir:
--spoiler--
nana: her insan doğruyu bulmaya çalışmalı. biri bana şöyle demişti: "her şeyde bir doğru vardır, hatalarda bile."
filozof: bu doğru, fransa 17. yüzyılda bu gerçeği göremedi. onlar insanların hatalardan kaçınabileceklerini düşündüler ve dahası, insanların doğru yolu kolayca bulabileceklerini sandılar. bu mümkün değildir. buna karşılık, kant, hegel ve alman felsefesi ise bizlere doğruya ulaşmanın tek yolunun hatalardan geçtiğini gösterdi.
nana: aşk hakkında ne düşünüyorsunuz?
filozof: onun da üstesinden gelinmeli. leibnitz, hayattaki anlamlı rastlantılara dikkat çekti. ne de olsa hayat kimi zaman tesadüfi, kimi zamansa zaruri gerçeklerin bir bileşkesidir. alman felsefesi ise bize şunu gösterdi: hayatta her insan hatalarıyla yaşar. önemli olan bunlarla baş edebilmektir.
nana: aşkın hayatın tek gerçeği olması gerekmiyor mu?
filozof: bunun için, aşkın hep aynı gerçeği işaret etmesi gerekir. bugüne kadar hiç aşık olduğu şeyin ne olduğunu bilen birine rastladın mı? hayır. yirmili yaşlarında bunu bilemezsin. yaptığın tek şey keyfi seçimlerde bulunmaktır. "seviyorum" kelimesi çoğu zaman fütursuzca sarf edilir. neyi sevdiğinden emin olmak için ihtiyacın olan şey ise, olgunluktur. doğruyu aramak, işte yaşamın gerçeği budur. ve aşk eğer gerçekse ancak o zaman bir çözüm olur.
--spoiler--