her dönemde baskı altına alınmışlığın yarattığı bir handikaptır. yine de bu baskıdan kurtulup mükemmel işler çıkarmış yazalar da mevcuttur. yazmaya o derece gönül vermişler de müstesna. mesela artık iyi yazamadığı evhamına kapılan, yayın evine kitap gönderdiğinde red edilen ve bunların yükünü kaldıramayıp intihar eden bir virginia woolf vardır ki, bir halide edip adıvar kadar, bir bugünkü alev alatlı kadar ya da bir köşe yazarı olan leyla ipekçi kadar saygı duyulasıdır.
"yaşayan yaratamaz" diyor büyük usta cemiler meriç yazmak için. ironiktir ki böyle bir gerçkeliğe inanmış ve bu gerçekliği kanıtlamış bünyelerin varlığına rağmen hep bir "baskı altında" kalmış, hep bir "sınırlara hapsedilmiş" kadın yeterince yaratamamıştır. ben yine de kadındaki kaosun, karmaşanın, erkeğin basit denklemler üzerine dizayn edilmiş* zihin dünyasına nazaran, kaleme alınması çok daha güç bir temel olduğu inancındayım. dünyanın en karmaşık edebi ürünlerine baktığımızda erilin kalemini görürüz. dişilin kaotik kalemine denk gelsek belki de bugün hala çözümlenebilen bir ilahi komedya gibi eserlerle akademileri meşgul ediyor olurduk.